
-
2021
-
2020
-
2019
-
2018
-
2017
-
2016
-
2015
-
2014
-
2013
-
2012
-
2011
-
2010
-
2009
-
2008
-
2007
-
2006
-
2005
-
2004
-
2003
-
2002
-
2001
-
2000
-
1999
-
1998
-
1997
-
1996
-
1995
-
1994
-
1993
-
1992
-
1991
-
1990
-
1989
-
1988
-
1987
-
1986
-
1985
-
1984
-
1983
-
1982
-
1981
-
1980
-
1979
-
1978
-
1977
-
1976
-
1975
-
1974
- 1973
-
1972
-
1971
-
1970
-
1969
-
1968
-
1966
-
1964
-
1963
-
1961
-
1959
-
1958
-
1955
-
1954
-
1953
-
1952
-
1951
-
1950
-
1949
-
1948
-
1947
Orta Torosların kuzeybatı kesiminde Seydişehir ilçesi (Konya) dolayında yüzeylenen Çaltepe kireçtaşı (Alt-Orta Kambriyen) ve Seydişehir Formasyonu (Üst Kambriyen-Alt Ordovisiyen) Hadim ilçesi (Konya) dolayında da bir yapısal pencere içerisinde yüzeylemektedir. Çaltepe kireçtaşı`nın tabanı Seydişehir bölgesinde görülmemektedir. Hadim ilçesi dolayında ise Göksu nehri vadisi boyunca bu birimin tabanında koyu renkli şeyiller devrik olarak yüzeylenmektedir. Dean ve Monod (1970) tarafından içinde Arenigiyen tribolitleri bulunmuş olan Seydişehir Formasyonunun Hadim, bölgesindeki yüzeylemesinde Hertzina bisulcata, Oneotodus tenuis, Oneotodus gallatini, Acodus cambricus (Üst Kambriyen) Drepanodus homocurvatus, Drepanodus planus (Alt Ordoviciyen) konodontları bulunmaktadır. Konodontların yanısıra Acrotretid brachiopoda ve problematik mikrofosiller görülmüştür.
Bu Alt Paleozoyik oluşukları Hadim bölgesinde doğrudan doğruya Üst Jura- Kretase kireçtaşlarıyla uyumsuz olarak örtülüdür. Alt Paleozoyik Orta ve Doğu Toroslarda, Güneydoğu Anadoluda ve Amanos dağlarında stratigrafi ve kaya türü özellikleri açısından çok yakın benzerlik gösteren kaya birimleriyle temsil edilmiştir.
Bu çalışma ile Karbonifer Kireçtaşlarının fiziksel özellikleri ile hava fotoğraflarındaki görünüşleri arasında bazı ilişkiler bulunmuş ve bu şekilde, bir kireçtaşı arazisinin daha iyi anlaşılması olanağı sağlanmıştır.
Cide Bölgesinin (merkezi kuzey Türkiye) Maestrichtien-Paleosen foraminiferterinin kısaca tartışması ve aynı bölgede bulunan yeni bir Cuvillierina türünün tanımlaması yapılmıştır.
1968 yılında M.T.A. Omurgalı Paleontoloji ekibi, Gülpınarın (Çanakkale) Külâhlıayağı mevkiinde Gazella depertina Gervaise (Syn. G. brevicornis) ait bir kafa parçası ve bazı boynuzlar ile Palaeoreas lindermayeri Gaudry`e ait bir kaç boynuz ayrıca bir çok Memeli fosil kalıntıları buldu. Bugüne kadar Anadolu`nun muhtelif yerlerinde Gazella deperdita Gervais ve Palaeoreas lindermayeri Gaudrye ait birçok fosiller ele geçmiş bulunmaktadır. Bu iki türün Çanakkale bölgesinde ilk defa bulunması, bu bölgenin Asya, Avrupa ve Anadolu`nun diğer lokaliteleriyle olan stratigrafik korelasyonun yapılmasında çok önemlidir. Böylece, Asya, Avrupa ve Anadolu`nun diğer bölgeleriyle Gülpınar arasındaki faunasal migrasyon ve bunun geçit bölgeleri hakkında daha çok bilgi sahibi olacağız.
Bu lokalitede daha önce Choerolophodon, Hipparion, Palaeotragus ve Helladotherium fosilleri ele geçmiştir. Şimdi bunlara Palaeoreas lindermayeri Gaudry ve Gazella deperdita Gervaisde ilâve edilmiştir. Bu son iki tür step faunası gurubuna attir. Bölgenin stratigrafik durumu yeni buluntuların da eskilere ilâvesiyle daha ziyade kesinleşmiştir. Bu bakımdan, bu buluntular Çanakkale için çok önemlidir. Külâhlıayağı lokalitesi, bu buluntularla Ponsiyenin (Alt Pliosen) orta katını kesin olarak temsil edebilmektedir.
Karamanın 45 Km. güney batısında incelenen ofisferitler serpantinleşmiş ultrabaziklerde görülmüşlerdir. Eski diyabaz daykları tektonik eylemlerle parçalanıp özel metasomatik dönüşümlerle kloritteşmişler, bölgesel yapı kazanmışlardır. Çapları 15 cm yi geçmeyen bu bazik inkluzyonlar H2O ve MgO bakımından zengin eriyiklerin etkisiyle iki fazla gerçekleşen dönüşümlerinde:
1) Plajiyoklaz (An22) pennini
2) Aktinolit klinokloru vermiştir.
Kloritleşme şiddetli bir ofisferitten diğerine değişmektedir. Bu da, metasomatizmanın yer alması için gerekli ve uygun basınç ve sıcaklık koşullarının, H2O MgO lu eriyiklerin tenör ve hızlarının değişmesine; tektonik hareketlerin şiddetine, mafik ve felsitik imnerallerin oranına, diyabaz parçalarının boylarına ve son olarak ana kayacın doku ve granülometresine bağlıdır.