-
2024
-
2023
-
2022
-
2021
-
2020
-
2019
-
2018
-
2017
-
2016
-
2015
-
2014
-
2013
-
2012
-
2011
-
2010
-
2009
-
2008
-
2007
-
2006
-
2005
-
2004
-
2003
-
2002
-
2001
-
2000
- 1999
-
1998
-
1997
-
1996
-
1995
-
1994
-
1993
-
1992
-
1991
-
1990
-
1989
-
1988
-
1987
-
1986
-
1985
-
1984
-
1983
-
1982
-
1981
-
1980
-
1979
-
1978
-
1977
-
1976
-
1975
-
1974
-
1973
-
1972
-
1971
-
1970
-
1969
-
1968
-
1966
-
1964
-
1963
-
1961
-
1959
-
1958
-
1955
-
1954
-
1953
-
1952
-
1951
-
1950
-
1949
-
1948
-
1947
Öz: Bu çalışmada Orbitoides gruenbachensis Papp`in morfolojik özellikleri ile Maastrihtiyen (Geç Kretase) Tesis Okyanusu`ndaki yayılımı değerlendirilmiştir. İlk kez Avusturya`da bulunmuş olan türün, Türkiye`de Orta ve Batı Pontid`ler ile Helenid-Torid platformunun kuzey kenarlarında gözlenmiş olması mekanda sınırlı bir dağılıma sahip olduğunu ve çok sıcak olmayan, az tuzlu sığ suları tercih ettiğini göstermektedir. Yine, gerek Avusturya ve gerekse Türkiye`de Maastrihtiyen çökellerinde yaygınlığı da Orbitoides gmenbachensis Papp`in sınırlı bir zaman aralığında yaşadığını işaret etmektedir.
Öz: Şereflikoçhisar güneydoğusunda, Orta Maastrihtiyen yaşlı Asmaboğazı Formasyonu`nda; konik flabelli form şekilli, kavkısının dışbükey yüzünde aynen Sivasella cinsinde olduğu gibi bir hiyalin kalker çeper taşıyan, bunun altında ise Ilgazina cinsinin ekvatoral localarına benzer localar içeren ve yeni bir bentik orbitoidal foraminifer olduğu düşünülen birkaç birey gözlenmiştir.
Öz: Çolaklı (Elazığ) cevherleşmeleri Koniasiyen-Kampaniyen yaşlı Elazığ Magmatitlerine ait diyoritik kayaçlar içerisinde, kırık zonlarına yerleşmiş damarlar halinde bulunmaktadır. Bu damarlar genelde K 10-60° B doğrultuya ve düşeye yakın eğimlere sahip olup, kalınlıkları 0.5-3.5 m., uzunlukları ise 250 m ile 800 m arasında değişmektedir. Damarlar ve çevresinde silisleşme, karbonatlaşma ve kaolenleşme gibi yaygın alterasyonlar izlenmektedir. Damarların cevher mineralleri galen, sfalerit, frayberjit, pirit, kalkopirit, kübanit, tetraedrit, barit ve bunlardan türemiş sekonder minerallerdir. Bu cevher mineralleri damar içerisinde masif veya saçınımlı olarak bulunmaktadır. Cevherli örneklerin kimyasal analiz sonuçları buradaki cevherleşmelerin Pb, Ag, Zn ve Sb açısından önemli olabileceğini göstermiştir. Ag galen içerisinde kapanımlar halinde bulunan frayberjitin yapısındadır ve bu durum Pb-Ag, Cu-Sb, Ag-Sb korelasyon katsayılarının oldukça yüksek (sırasıyla r=0.82, r=0.73, r=0.86)olmasıyla da açıkça gözlenmektedir. Çolaklı cevherleşmelerinin, diyoritik kayaçların tektonizmaya uğrayıp kırılmasından daha sonra gelişen bölgedeki magmatizmanın son evreleri olarak kabul edilen granitik sokulumlardan kaynaklanan hidrotermal çözeltilerle oluştuğu düşünülmektedir. Cevherli damarların doldurduğu kırık sisteminin bazı kırıkların aplitik damar kayaçları ve kuvarsla doldurulmuş olması bu görüşü desteklemektedir.
Öz: Bu çalışma Diyarbakır çevresinde yapılan hidrolojik ve hidrojeokimyasal araştırmaları kapsamaktadır. Alanda en altta bulunan Mardin formasyonu petrol ile birlikte çıkarılan üretim sularının haznesini oluşturmaktadır. Üzerine gelen Gercüş formasyonu akiklüd; Midyat, Germik, Şelmo formasyonları ve bazalt birimi akifer özelliğindedir. Alanda yüzey ve yeraltı suları için bir çok kirletici kaynak bulunmaktadır. Özellikle Mardin formasyonundan çıkarılan petrol artığı zararlı maddeler içeren üretim sularının alındıkları hazne yerine karstik kireçtaşlarından oluşan Midyat akiferine geri basılması Diyarbakır şehri içme suları için oldukça önemli bir tehlike oluşturmaktadır. Yapılan bu çalışmada akiferlerin hidrojeokimyasal özellikleri ve kirlenebildikleri irdelenmiştir.
Öz: İzmir yöresinde andezit türü volkanik kayaçlar ve bunların ayrışma ürünü killer oldukça yaygın olarak bulunurlar. Andezitlerin malzeme özellikleri, bozunmanın derecesiyle değişmekte ve tamamen bozunmuş veya ayrışmış andezitlerden simektit grubu kil mineralleri oluşmaktadır. Andezitlerin bozunma ürünü olan killerin genelde iki şekilde oluştukları arazi çalışmalarında belirlenmiştir. Birincisi, bir andezit lavı, kendisinden önce akan ve kısmen soğumuş olan (katılaşmış) lavı alterasyona uğratarak onu rezidüel zemin haline dönüştürmektedir. İkincisi, andezit içerisindeki süreksizlikler boyunca yeraltı suyunun ve atmosferik faktörlerin etkisiyle fiziksel ve kimyasal bozunma sonucunda andezit lavı, kil ve süt tane boyundan oluşan bir zemin haline gelmektedir. Süreksizlik zonları boyunca andezitin bozunma ürünü olarak gelişmiş simektit türü killerin yapılarına su alarak şişmeleri, süreksizlik denetimli duraysızlıklara neden olmaktadır. Bunun sonucunda, soğuma çatlaklarının yüzeyleri boyunca çok düşük eğimlerde de (20±2°) kil dolgulu süreksizliklerden itibaren kütle hareketleri gelişebilmektedir. Bu makalede, Susuzdede Parkı, Osmangazi, Asansör taş ocağı şevlerinden ve İzmir metrosu derin tünel kazısının başlangıç noktasını oluşturan Yeşilyurt Nene hatun kuyusundan alman andezitin bozunma ürünü dolgu zemin örneklerinin mühendislik özelliklerine ait deney sonuçları verilmiş ve bu tür zeminlerin eski taş ocaklarında ve yol yarmalarında yaratabileceği şev duraylılığı sorunları üzerinde durulmuştur.
Öz: Bu çalışma, İsparta güneyinde yer alan Alt Miyosen yaşlı Yazır kireçtaşlarının organik petrografik özelliklerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yazır formasyonu, değişik lito ve biyofasiyes özelliklerinde gelişmiş kaba klastikler, laminar konumlu algli ve miliolidli killi kireçtaşları, kalın katmanlı algli-mercanlı kireçtaşları ve bentik foraminiferli killi-kumlu kireçtaşları şeklindedir. Yazır formasyonunun organik madde içeriği zayıftır. Ancak, formasyon içerisinde organik madde içeriği yüksek düzeylerde bulunmaktadır. Bu bölümlerde hidrokarbon sızıntıları görülür. Örnekler genellikle denizel organik maddelerden oluşmuştur. Vitrinit yansıması değerleri % 0.12-0.44 arasındadır. Buna göre formasyon diyajenez aşamasındadır. Verilerin tümü birlikte değerlendirildiği zaman Yazır formasyonunun bazı düzeylerinde petrol oluşabileceği ortaya çıkar. Organik jeokimyasal ve mikroskobik veriler ise Jones (1987) ve Baskin (1997) sınıflamalarında B organik fasiyesini gösterir.
Öz: Tonya Formasyonunun resifal kireçtaşlarıyla temsil edilen Şahinkaya Üyesi, ilk kez Korkmaz (1993) tarafından tanımlanmış, dokanak ilişkilerine göre birime Maastrihtiyen-Daniyen yaşı verilmiştir. Bu çalışmada Korkmaz (1993)`in belirttiği tip kesitin standartlara uymadığı tespit edilerek, Çalköy kesiti, birimin tip kesit yeri olarak gösterilmiştir. Şahinkaya üyesinin resifal kireçtaşları, tabanda Orbiotoides apiculatus Schlumberger ve Siderolites calcitrapoides Lamarck`in baskın olduğurudistli biyosparitlerle temsil edilir. Aynı litoloji devamla, miliolidea, alg, ve bryozoa`lan içeren intraklastlı sparitlere, dahasonra Caskinolina sp., Gyroidina sp., Anomalina sp., alg ve bryozoa içeren algli biyosparitlere geçer. Algli biyosparitler, üstseviyelerde İdalina sinjarica Grimsdale, Miscellanea sp., alg, bryozoa, annelid tüpleri, echinid dikenleri ve crinoidler içerir. Bu fasiyes içinde yer, yer demirleşmenin bulunduğu kumlu kireçtaşı seviyeleri de gözlenir. Birimin üst seviyeleri, Discoyclina seunesi Douville içerir. Bu fosil faunaya göre Şahinkaya Üyesinin yaşı, Maastrihtiyen-Tanesiyen`dir ve Doğu Pontid`lerde K/T sınırının bentik-bentik faunayla uyumlu geçişi ilk kez bu çalışmayla gösterilmiştir.
Öz: Bu makale Güney Orta Anadolu`da, Orta Toroslara ait Bolkar Dağlarının neotektoniği ile ilgilidir. Çalışmanın temelini, Avrupa Uzaktan Algılama (ERS) uydusunun Sentetik Apertür Radar (SAR) resimleri ve Sayısal Arazi Modelleri (SAM) gözlemleri oluşturmakta, yapısal arazi analizleri de bunları tamamlamaktadır. Neojen süresince çalışma alanının ekstansiyonel bir tektoniğin etkisi altında kaldığı anlaşılmaktadır. Kuzeyde, hareketler batı yönlüdür ve Anadolu`nun Ege havzasına doğru batıya kaçışma atfedilmektedir. Daha güneyde, hareketler gitgide GB ve G`ye doğru dönmektedir ve Adana-Kilikya havzasının olasılıkla en erken geç Oligosen-erken Miyosen`de açılmasına bağlıdır. Daha da önemlisi, Bolkar Dağları buckstansiyonkı eşzamanlı olarak Neojen`de yükselmiştir. Bu kuşak, Neojende litosferik çekilme (streetehing) ve incelmenin termal sonucu olarak, Adana-Kilikya havzasının yükselmiş kuzey omuzu şeklinde yorumlanmıştır. Bu. geç Oligosen-erken Miyosen`de Kıbrısın altına dalan Afrika slabının geriye ve aşağı doğru çekilmesinin bir sonucudur ve üstte kalan plakada önemli bir ekstansiyon oluşturmuştur. Orta Torosların önemli yükseltilerinden Kilikya havzasının derin batimetrisine geçiş, Neojen-Kuvatenıer ekstansiyonunun oluşmasında yer çekimi kuvvetlerinin de rol oynadığını öngörmektedir.
Öz: Konya`nın (Türkiye) Batı-Güneybatısında Üst Miyosen-Pliyosen yaşlı, yüksek Kylu andesitik-dasitik volkanik kay açlar ve gölsel çökeller içerisinde alüminyum sülfat mineralleri, kaolin, bentonitik kil yatakları ve zeolitler oluşmuştur. Bölgede volkanizma sonrası işlevler, örneğin s olfatar evreye özgü faaliyetler, halen devam etmektedir. İnceleme alanından alman örnekler üzerinde XRD, SEM-EDS, XRF, AAS, DTA-TG ve mikroprobe analizleri yapılmıştır. Araştırma sonucunda alterasyon minerallerinin yüksek asidik karakterli çözeltilerin volkanik malzeme ile reaksiyonları sonucu oluştuğu belirlenmiştir. Alunit ve natroalunit çoğunlukla dasitik, minamit ise andezitik volkanik kayaçlardan türemiştir. Bunun yanında asidik veya zayıf asidik çözeltiler kaolinit ve/veya halloysit ve ilitin oluşumunda rol oynamıştır. Çalışma alanında hidrotermal olarak oluşan alunit grubu mineraller genelde K, Na ve Ca`lu olup, (Ca, Na, K) Al3 (SO2)(OH)6 şeklinde formüle edilmiştir. Hemen hemen saf minamit ve alunit birkaç örnekte tespit edilmiştir. İnceleme alanınınçeşitli kesimlerinde bu mineraller çoğunlukla silika polimorfları, kaolinit ve halloysitîe birlikte gözlenmiştir. İlli t ve paragonit bazen alunit grubu minerallerle birlikte gözlenmesi yanında zeolit nadiren bulunmuştur.
Öz: Söke çevresinde Geç Senozoyik çökelleri Söke, Dededağ ve Savulca formasyonlarından elde edilen küçük memelilere dayalı olarak Geç Erken Miyosen ve Kuvaterner olarak yaşlandırılmıştır. Söke Formasyonu`na ait Söke faunası ve Dededağ Formasyonu`na ait Dededağ faunası Orleaniyen (Geç Erken Miyosen) yaşlıdır ve MN4 memeli zonuyla korele edilebilir. Savulca Formasyonu`ndan elde edilen Kemalpaşa Mahallesi-I faunası Erken Bihariyen (Erken Pleyistosen), Kemalpaşa Mahallesi-II faunası Toringiyen (Orta-Geç Pleyistosen) ve Burçaktepe faunası ise Geç Erken Bihariyen-Güncel olarak yaşlandınlmışlardır. Söke faunasında yeni bir tür -A Ibertona aegeensis - tanımlanmıştır.
Öz: Başnayayla molibden-bakır cevherleşmesi, Orta Anadolu Kristalin Karmaşığı ve/veya Kırşehir Masifı`nin kuzey kesiminde, Yozgat ilinin yaklaşık 15 km güneybatısındaki Paleosen (?) yaşlı granitik kayaçlarla ilişkilidir. Cevherleşme çevresindeki kayaç birimleri kamışcıdere gabrosu, Başnayayla granitoyiti, Beşiktepe volkano-sedimanter serisi ve alüvyonlardır. Başnayayla granitoyiti biyotit granit, mikroklin granit, iki mikalı granit ve andalüsit-sillimanit granit ile felsik dayklardan oluşmaktadır. Kamışcıdere gabrosu ve Başnayayla granitoyiti mafîk ve felsik karakterli dayklar tarafından kesilmektedir. Molibden cevherleşmesi Kamışcıdere gabrosu ve Beşiktepe volkano-sedimanter serisi ile çevrelenen Başnayayla granitoyitinin biyotit granit, andalüsit-sillimanit granit ve iki mikalı granit birimleri ile kordiyerit granit, aplit granit ve kuvars damarlarında gözlenmektedir. Bu kayaçlar içinde cevherleşme kuvars-molibden damar/damarcıkları, çatlak-kırıklarda sıvama ve saçınım şeklindedir. Ana cevher mineralleri; molibdenit, kalkopirit, pirit ve manyetittir. Ayrıca, tali olarak kübanit, pirotin, sfalerit, galenit, ilmenit, bornit ve bizmutinit saptanmıştır. İkincil mineraller limonit, hematit, markazit, kalkozin ve kovellindir. Cevherleşme ile ilişkili olarak üç tip alterasyon tespit edilmiştir. Bu alterasyonlar kuvars+feldispat+biyotit, kuvars+feldispat+biyotit+serisit/muskovit ve kuvars+serisit+pirit, mineral birliklerinden oluşmaktadır. Cevherleşme, genellikle kuvars+serisit+pirit zonu ile kuvars+feldispat+biyotit zonu arasında ve kuvars+feldispat+biyotit zonu içerisinde gözlenmektedir. Cevherleşme cevher tipleri, mineralojisi ve alterasyon Özellikleri açısından düşük tenörlü porfiri ve/veya ştokvörk (ağsı)molibden-bakır cevherleşmesi olarak tanımlanabilir. Başnayayla porfiri ve/veya ştokvörk (ağsı) molibden-bakır cevherleşmesinin bağlı olduğu Başnayayla granitoyiti, kökenve jeotektonik ortam açısından, literatürdeki benzer cevherleşmelerin yan kayaçlarından farklılıklar göstermektedir. Başnayayla granitoyiti mineralojik-petrografık ve jeokimyasal veriler dikkate alındığında, hem I hem de S-tipi granitlerin özelliklerine sahip olmasına rağmen, S-tipi özellikler daha baskındır. Jeotektonik ortam açısından ise Başnayayla granitoyiti, çarpışmayla eş zamanlı granitlerin özelliklerini yansıtmaktadır.