-
2024
-
2023
-
2022
-
2021
-
2020
-
2019
-
2018
-
2017
-
2016
-
2015
-
2014
-
2013
-
2012
-
2011
-
2010
-
2009
-
2008
-
2007
-
2006
-
2005
-
2004
-
2003
-
2002
-
2001
-
2000
-
1999
-
1998
-
1997
-
1996
-
1995
-
1994
-
1993
-
1992
-
1991
-
1990
-
1989
-
1988
-
1987
-
1986
-
1985
-
1984
-
1983
-
1982
-
1981
-
1980
-
1979
-
1978
-
1977
-
1976
-
1975
-
1974
-
1973
-
1972
-
1971
-
1970
-
1969
-
1968
-
1966
-
1964
-
1963
-
1961
-
1959
-
1958
-
1955
-
1954
-
1953
-
1952
- 1951
-
1950
-
1949
-
1948
-
1947
Öz: Bu makalede Hatay, Amik Ovasındaki gravite anomalisinin Afrika Rift vadilerindeki anomaliye müşabih olduğu görülüyor. Rift Vadilerindeki tektonik olayların ve elemanların Amik Ovası civarında da mevcut olduğu tebarüz ettirilerek burasının Rift Vadilerinin bir devamı olduğu neticesine varılıyor. G. F. S. Hills tarafından ortaya atılan Rift vadilerinin teşekkülü teorisi tadil edilerek Amik Ovasına tatbik ediliyor. Burası için muhtemel olan tektonik teşekkülât nazariyesi ve rusubi örtü altındaki muhtemel durum veriliyor.
Öz: 1947 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (M. T.A.)namına Jeolog Hayri Uysal ile beraber Hakkâri bölgesinin 1:100.000`lik jeolojik hartasını yapmak üzere gönderilmiştik. Bölgede üç ay kaldık ve 3500 km2 lik bir sahanın jeolojik hartasını yaptık 2). Arazinin sarplığı ve yaşama şartları göz önünde tutulacak olursa bu iş için büyük bir gayret sarfetmiş olduk. Mıntaka 1937 de J. H. MAXSON`un etüd sahası içine giriyordu. Bu jeolog kervanından iki katırın yorgunluktan ölmesi ve arazinin çok dağlık oluşu yüzünden ümitsizliğe düşmüş ve kısa bir zaman içinde (6 Temmuzdan 12 Temmuz΄a kadar) Çal`dan, Ham deresi, Oramar deresinden Gevar ovasına geçmiştir. Raporunda mıntakada rastladığı rusubî teşekkülleri Mardin bölgesi ile mukayese etmektedir. Aynı sene (9-15? Eylül) de Alman Dağcılık Kulübünden Hans Bobek ekip şefi, Herbert Kuntscher, Hans Paclier, Siegfried Rohrer, Friedrich Ruttner΄den müteşekkil bir ekip Cilo ve Sat dağlarının 1: 50.000 lik tarama ve 1: 200.000 lik jeolojik hartasını yapmak üzere bölgeyi gezmişlerdir.1945 yılında Türkiye Dağcılık Federasyonu Asım Kurt ekip şefi, Muvaffak Uyanık, Şinasi Barutçu, Reşat İzbırak, Doktor Şaban Örnek tekin, Mevlüt Göksan, kılavuz İsmail Yüzgeç (Dezi köyünden), dört jandarma erinden mürekkep bir ekip 10 katırla Cilo dağının en yüksek tepesine çıkmak üzere Hakkâri`ye gitmiştir. Dağcılar ancak zirveden 130 m. aşağıya Türk Bayrağını dikmişlerdi.
Öz: Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünün 1946 dan beri Zonguldak karbonifer havzasında yapmakta olduğu araştırmalar münasebetiyle verilen raporlarda ve yapılan neşriyatta karbonifer sahreleriyle kretase örtüsü bahis konusu olmuştur. Bu yazıda bu müşahedelerin bir hulâsası verilmiş ve karboniferin bulunması beklenen derinliklere dikkat çekilmiştir. Bir münhaniler harıtası ile gösterilen derinlikler kretase başlangıcından beri vaki olan tektonik hareketlerin karbonifer sathı üzerindeki tesirleri göstermektedir, Karboniferin strüktürel durumu etraflı bir surette mütalâa edilmiştir.
Öz: Mısırdaki strüktürel durumun kompleks olması, teressüplerin başka başka havzalara ait bulunması muhtelif jeolojik katlardaki sahraların litolojik karakterlerini hülâsaten vermesi güç yapmaktadır. Mısırda1897 denberi Mısır Jeoloji Enstitüsü tarafından bir çok işler görülmüş olmakla beraber Mesozoik ve daha genç sahaların dakik hartaları petrol kumpanyaları tarafından yapılan faaliyetle başlar. Bu hususda bilhassa sonon sene zarfında büyük terakkiler kaydedilmişse de maalesef bu malûmatın çoğu kumpanyaların arşivlerinde mahfuz bulunmaktadır. Bu konuşmada verilen bilgi 1937-1940-1947 ve 1949 senelerinde yapılan şahsi incelemelerle Mısır`da çalışan bir çok jeologlarla yaptığım şahsî temaslara istinad etmektedir.
Öz: Zonguldak havzasında mostra veren sedimanlar genel olarak,yaşça birbirinden çok farklı, 2 formasiyona aittir: Karbonifer ve Kretase(şek.1); bu sonuncu formasiyon birincinin örtü tabakasını teşkil eder. Her iki formasiyonda psamitik ve ekseriyetle bunlarla birlikte bulunan psefitik taşlar, kalınlıkları dolayısiyle büyük önem taşırlar. Fakat bu kayaçlar içinde hemen hemen hiç fosil bulunmayışı, bunları ancak litolojileri ile kıyaslama yoluna gidilmesini icab ettirir. Bu taşlar şimdiye kadar detaylı mikroskopik bir incelemeye tâbi tutulmuş değildir. Böyle bir inceleme havzanın jeolojik yapısını ve kömür rezervelerini meydana çıkarmak maksadiyle, M.T.A. Enstitüsünün yapmağa başladığı sondajlardan alınacak karotlardaki bu nevi sedimanları kıyaslama, aynı zamanda da bu kayaçları teşkil eden minerallerin menşei hakkında bir fikir edinmeyi mümkün kılabileceğinden ele alınmıştır. Psamit ve psefitlerden maada, bazan bunlarla birlikte bulunan ve alâka çeken diğer bazı sedimanter sahrelerde gözden geçirilmiştir.Bu incelemelerin neticesi aşağıda evvela Karbonifer (Namurien ve Westfalien), sonra da Kretase formasyonları kayaçları için, stratigrafiksıra tâkip olunarak verilecek; her bahsin sonunda psamit mineralleri ile psefit kompozanlarının menşei hususu üzerinde durulacak ve mukayeseler yapılacaktır. Bu mineraller arasında, miktarca pek az olduklarından, incelenmeleri için muayyen preparasyonlar icab ettiren ve rusubî taşların detaylı kıyaslanmasını temin ederek, paleojeografisini de açıklayan "ağırmineraller" ise, ileride başka bir bir yazımızın mevzuunu teşkil edecektir.
Öz: İstanbul civarında tetkikler yapan müelliflerin "Trakya Serisi" nin menşe ve yaşı hakkında ileri sürdükleri görüşler umumiyetle birbirinden ayrılmaktadır. W. PENCK (1) bunların Alt-devondan Üst devona kadar devam eden bir kara teşekkülü olduğunu kabul etmiştir. Bölgede tafsilatlı etüdler yapan W. PAECKELMANN (2) ve diğer bazı jeologlar aynı formasyonu Üst-devona ait bir deniz teşekkülü olarak göstermektedirler. Eskiden beri yakından tetkik etmeğe çalıştığımız bu seri ile Cebeci deresi mevkiinde meydana çıkan mavi kalkerlerin saha ve sınırları daha evvel yayınlanan makalemizin jeoloji haritasında tespit edilmiştir. Aynı bölgede daha sonra yaptığımız araştırmalarda da aşağıda açıklanan enteresan fosil yatakları görülmüş ve bunlara ait yeni bilgiler toplanmıştır.
Öz: 1943 senesi yazında Adana bölgesinin Üst Devon tabakalarından topladığım Koray, Stromatoporoid ve Bryozoaları muhtevi fosillerle, Dr. Blumenthal`in bu ve Torosların diğer bazı bölgelerinden getirdiği bazı Üst Devon fosilleri tarafımdan tetkik edilmiş ve ilerde neşredilecek olan bir katalog hazırlanmıştır. Değişik ve enteresan tipleri ihtiva eden Saimbeyli (Adana) faunası Krinoid, Trilobit ve pek çok Brachiopod fosillerini de ihtiva etmektedir. Bu yazıdan maksat, yeni bir cins ile bazı yeni nevileri tanıtmaya çalışmaktır. Tetkik edilen Üst Devon faunası NE Fransa`nın Boulonnais, Hindistan`ın Chitral ve NW Kanada`nın Mackenzie nehri bölgesinin Üst Devon faunası ile yakın bir benzerlik göstermektedir. Bu yazıda tasvir edilen numuneler M.T.A. Enstitüsü müzesinde mahfuzdur.
Öz: Muğla İlinin NW da ve Muğla Aydın şosesinin N de Akgedik ve Bayır köyleri arasında Dr. G. OTKUN tarafından 1942 yılında zengin ve iyi muhafaza edilmiş bir memeli hayvan mecmuası keşfedilmiş ve bir kısım bakiyeler Maden Tetkik ve Arama Enstitüsüne getirilmişti. İngilizce metninde adı geçen espeslerin incelenmesi sonunda güney Balkanlar ve Susam adası ile, en az Batı İran Ponsien Memelileri arasında senkronik bir irtibatın mevcut olması icap ettiği kanaatına varılmıştır.
Öz: Kayseri civarında incelemeler yapan E. CHAPUT (I), G. BARTSCH( 2 ) ve F. BAYKAL (3 ) bölgedeki Neojon arazisinin, umumiyetle gölmenşeli kalker ve marnlardan, lav ve tüflerden, birde konglomera ve grelerden müteşekkil olduğunu göstermişlerdir. Biz tetkiklerimiz esnasında bölgedeki Neojen arazisinin hemen aynı formasyonlardan müteşekkil olduğunu, fakat bunları teşkil eden muhtelif sahrelelerin her yerde muntazam tabakalar halinde devam etmediğini müşahede etmiş bulunuyoruz. Sarımsaklı çayı vadisinin Kayseri ile Erkilet arasındaki yamaçlarında birbirinden farklı teşekküller göze çarpmaktadır. Erciyes dağı Kuzey tepelerine tekabül eden Güney yamaç umumiyetle andezitik lav, aglomera ve volkanik tüflerden müteşekkildir.Bu teşekküller bilhassa Kayseri`nin doğu taraflarında düzgün tabakalarhalinde inkişaf etmiş bulunuyor. Vadinin Erkilet kasabasının civarındaki yamaçlarında da aynı şekilde, muntazam tabakalar halinde görünen volkanik tüf ve lavlar bulunmaktadır. Bu son yamaçta Güneydoğudan Kuzeybatıya ve eteklerden plâtolara doğru gidildikçe çeşitli Neojen teşekküllerinin birbirini takip ettiği görülür; nitekim Erkilet`in doğu tarafında bulunan Akdere vadisinde aşağıdan yukarıya doğru şu formasyonlar tespit edilmektedir.
Öz: Az tanınmış bir bilim olan Jeolojinin öğrencisi jeolog daha da az tanınmış bir meslek adamıdır. Aşağıdaki satırlar esas faaliyetinin ne olduğunu, mesaisini nasıl ve niçin yaptığını, mesleğin nasıl bir istikbali olduğunu, herkese, açıklamak için yazılmıştır. Jeolog arzın teşekkülünü, yapısını, tarihçesini, hayat eserlerini ve faydalı malzemelerini inceler. Jeoloji bilimi oldukça yenidir; ancak 18inci yüzyılın sonuna doğrudur ki özgür bir bilim olabilmiştir ve henüz inkişafının başlangıcındadır. Tasvir safhasını aşmış ise de kemmî bir bilim olarak hiç işlenmemiş gibidir. Yeryüzünde daha varlıklarından bile şüphe edilmeyen meselâ petrol hazneleri vardır ki yüzey ve yapı jeologlarının mesailerini beklemektedirler. Daha jeolojisi yapılmamış, kömürlü tabakaları ölçülmemiş araziler vardır. Madenlerin yalnız kolay keşfedilebilenleri bulunmuştur. Daha uzun seneler için iş bulmakta üzüntü çekmeyecek bir meslek adamı jeologtur. Böyle bir mazhariyet daha ziyade jeolojinin olduğu kadar yardımcı bilimlerin de malûmlarını öğrenecek, kendi bilim sınırlarını hep genişletecek, muhayyelenin de payı bulunduğu müşahedeye müstenid nuhakemeler yapacak, laboratuvarda olduğu kadar topluluklardan uzakta ve tabiyatla basbaşa yapılmasını bilecek kimseler içindir.
Öz: Türkiye`nin 1949 yılı jeoloji biblografyası.