-
2024
-
2023
-
2022
-
2021
-
2020
-
2019
-
2018
- 2017
-
2016
-
2015
-
2014
-
2013
-
2012
-
2011
-
2010
-
2009
-
2008
-
2007
-
2006
-
2005
-
2004
-
2003
-
2002
-
2001
-
2000
-
1999
-
1998
-
1997
-
1996
-
1995
-
1994
-
1993
-
1992
-
1991
-
1990
-
1989
-
1988
-
1987
-
1986
-
1985
-
1984
-
1983
-
1982
-
1981
-
1980
-
1979
-
1978
-
1977
-
1976
-
1975
-
1974
-
1973
-
1972
-
1971
-
1970
-
1969
-
1968
-
1966
-
1964
-
1963
-
1961
-
1959
-
1958
-
1955
-
1954
-
1953
-
1952
-
1951
-
1950
-
1949
-
1948
-
1947
ÖZ: Hızlı kentleşme, aşırı nüfus artışı ve işsizlik, özellikle gençlerde doğaya karşı yabancılaşmayı ve yerbilimi eğitimine ilginin azalmasını doğurmuş görünmektedir. Buna karşın büyüyen su ve enerji ihtiyacı, doğal afetler, iklim değişmeleri, sürdürülebilir kalkınma vb. ihtiyaçlar insanları doğaya bağımlı kılmaktadır. Bu çelişkili durumun ortadan kaldırılması ve kamuoyunda yerbilimlerine ilginin artırılması için eğitim ve uygulamada yeniliklere gereksinim duyulmaktadır. Bu konuda Kültürel Jeoloji ve Jeolojik Miras`ı yerbilimlerinin yeni açılımları olarak takdim ediyoruz. Kültürel Jeoloji, insan neslinin ortaya çıkışından bu yana ortaya koyduğu bütün faaliyetlerine etki eden doğal nedenleri (iklim, coğrafya, çevre, yer şekli, su ve deniz seviyesi değişimleri, yapıtaşları vb), kısaca kültürü yönlendiren jeolojik süreçleri konu edecektir. Yeni bir eğitim ve araştırma dalı olarak ilk kez Türk yerbilimciler tarafından önerilmektedir. Jeolojik Miras, yerkürenin geçirdiği evrimin kalıntıları olup, jeopark ve jeoturizm uygulamaları için mükemmel kaynak değerlerdir. Bunlar günümüzde çok ihtiyaç duyulan doğa koruma ve sürdürülebilir kalkınma için faydalı araçlardır. Hem Kültürel Jeoloji hem Jeolojik Miras için Türkiye büyük potansiyel taşımaktadır.
Öz: İç Anadolu Volkanizması`nın en önemli volkanik sahalarından Göllüdağ Volkanik Kompleksi (GVK) ve yakın çevresinin morfolojisi, Miyosen`den en Geç Pleyistosen`e kadar devam eden volkanik faaliyetler ve sonrasında da aşınma süreçleri ile şekillenmiştir. Bölgede, nispeten dar bir alanda genç volkanizmaya dair birçok morfolojik öğe (riyolitik dom, obsidiyen akıntıları/sokulumları, skorya konileri, maar vb.)ile jeokimyasal olarak farklılaşmış volkanik ürünler (asidik ve bazaltik piroklastikler ile lav akıntıları)birbirleri ile ilişkili olarak gözlemlenebilmektedir. GVK ve yakın çevresinde bulunan jeolojik miras "Çatı Liste" kapsamında; volkanizma, jeomorfolojik yapılar, aşınma-depolama süreçleri, yer şekilleri, arazi görünümleri, tarihi ve kültürel jeositler yer almaktadır. Bölgedeki jeositlerin ana hatlarını asidik volkanizma sonucu oluşmuş riyolitik domlar ve monojenetik volkanlar oluşturur. Bu özellikleri ile bölge birçok jeolojik araştırmaya konu olmuş ve volkanizmanın özellikleri ile kronolojisi ortaya konulmuştur. Göllüdağ, içerdiği obsidiyen oluşumları ile Anadolu`da tarih öncesi insan faaliyetleri açısından en önemli merkezlerden birisi olmuştur. Bu obsidiyen kaynakları, Paleolitik ve NeoKalkolitik dönemler boyunca alet yapımında yoğun olarak kullanılmıştır. Sahada bu kaynaklarla ilişkili çok sayıda obsidiyen işliği de bulunmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle bölge, 1. ve 3. dereceden arkeolojik sit alanı olarak koruma altındadır. Bununla birlikte yerleşim alanları yakınlarında giderek artan altyapı faaliyetleri sonucu jeositlerde tahribat artmaktadır. Bu çalışmada Göllüdağ yakın çevresinde gözlemlenen volkanizma ve aşınma süreçleri sonucu gelişmiş jeolojik miras niteliği taşıyan oluşumlar, bölge jeolojisi ve stratigrafisi içerisindeki konumları ile tarih öncesinden günümüze insan etkileşimi sonucu gelişmiş kültürel miras öğeleri ile ilişkileri bağlamında tanıtılacaktır.
Öz: Batman`ın bir ilçesi olan Hasankeyf; günümüzde önemini yitirmiş olsa da geçmişinde bölgenin önemli bir bilim ve kültür merkezi olarak pek çok medeniyeti bünyesinde barındırmıştır. Dicle Nehri kenarında yer alan Hasankeyf, kayalara oyulmuş yüzlerce yerleşme biriminden oluşmaktadır. Bir sit alanı olan Hasankeyf`in özgün değeri, jeolojik ve jeomorfolojik yapının zamanın şartlarına uygun olarak akıllıca kullanımından kaynaklanır. Öncelikle bölgenin savunma fonksiyonunun ön planda olduğu bir yerleşmedir. Öte yandan, binlerce nüfusu barındırabilecek kaya oyuğu meskenlerden ve karmaşık yerleşim birimlerden oluşmaktadır. Böylesine akıllıca ve organize bir kaya kentinin oluşumunda en önemli faktör, jeomorfolojik yapının yanı sıra kuşkusuz kaya özellikleridir. Bir kaya kentinin görkemli görüntüsü, çevresindeki jeolojik jeomorfolojik unsurların zenginliği ve yerleşmenin sürekliliğine etkisi, Hasankeyf`in özgün bir kültürel jeolojik miras olarak ele alınması ve değerlendirilmesini gerektirmektedir.
PDF Olarak Görüntüle
Öz: Arkeolojik kazı alanlarında bulunan el aletlerinden anlaşıldığı üzere Doğu Anadolu Bölgesi volkanik alanlarına ait obsidiyenler tarih öncesi dönemlerde ticareti yapılarak çok geniş alanlara yayılmıştır. Bu nedenle Doğu Anadolu Bölgesi`nde obsidiyenin yayılımı ve volkanik-jeomorfolojik özellikleri ile alakalı bir çalışma yapmak önemlidir. Bu çalışmada, Doğu Anadolu Bölgesi volkanik alanlarında jeomorfolojik ve jeolojik yaklaşımla yapılan arazi çalışmalarından örnekler verilerek obsidiyen kaynaklarının belirlenmesinde volkanolojik ve jeomorfolojik göstergelerin öneminden bahsedilmiştir. Obsidiyenin temel özellikleri (renk, doku, dayanıklılık, sertlik vb), hammadde olarak varlığı, miktarı ve ulaşılabilirliği volkanik ve jeomorfolojik süreçler ile yakından ilişkilidir. Örneğin; obsidiyenin kimsayal ve fiziksel özellikleri büyük oranda volkanizmanın kontrolü altında belirmektedir. Obsidiyenin yüzlek alanlarının yayılımında ve oluşum tiplerinde (dom, dayk, akma, vb) magmatik süreçler önemli rol oynar. Volkanik bir masif içindeki obsidiyenin bulunması volkanizma sonucudur ancak daha sonra aynı alan içinde varlığını sürdürmesi tamamen aşınma süreçlerinin türüne ve şiddetine de bağlıdır. Volkanik topografyanın evrimi obsidiyenin hammadde olarak bulunup işlenip kullanılmasında önemlidir. Şöyle ki volkanik alanda oluşan sonraki volkanik faaliyetler ve erozyon süreçleri obsidiyenin fosilleşmesine veya tamamen aşınıp tahrip olmasına neden olabilir. Ayrıca bu çeşit bir etki ikincil kaynakları olarak bilinen kolüvyal veya alüvyal malzeme içindeki obsidiyen varlığını ve oranını da değiştirir.
Öz: Çevre ve çevre sistemleri, geçmişten günümüze birçok medeniyetin ortak mirası özelliğindedir. Diyarbakır`da bulunan akarsu ve vadi sistemleri de bu özellikleri nedeniyle UNESCO Dünya Doğal ve Kültürel Miras listesine dâhil edilmiştir. Bu mirasın geleceği bir yandan insanoğlunun seçim ve eylemlerine bağlıyken, diğer yandan akarsu sisteminin gelişim seyrine ve dinamiklerinin etkisine bağlıdır. Bu tarihçe, akarsuyun taşkın ovası çevresinde gözlenen taraçalarda ve günümüzde derine kazıdığı ana kaya ile ilişkilerinde yazılıdır. Dicle Nehri sisteminin evriminin anlaşılması amacıyla 2014 ve 2015 yıllarında gerçekleştirilen iki pilot bölgede arazi çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bunlar: (i) Akarsuyun, şehir duvarları (sağ yaka)ve Üniversite (sol yaka) çevresinde bulunan taraçaları üzerine kurulu Hevsel Bahçeleri, (ii) Diyarbakır Boğazı`nın aşağı çığırlarında kalan, Karacadağ`ın sağ yakasından Dicle`ye yakınsadığı kesimdeki alüvyal depolardır. İlksel sonuçlarımız, Dicle Nehri ve vadisinin evrimi hakkında önemli ipuçları ortaya koymaktadır. Uzun süreli dinamiklerin günümüz yer şekillerinin gelişimine ve akarsuyun geleceğine olan etkisi göz önünde bulundurulduğunda, Hevsel Bahçeleri ve Diyarbakır çevresindeki Dicle Vadisi`nin yönetimi ve korunmasının gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Öz: Başkale Bölgesi, Basra Havzasında yer almaktadır. Bölgede yerleşmiş, gelişmiş ve yok olmuş birçok medeniyet ile halen süren yaşam faaliyetlerini etkileyen, kontrol eden en önemli etkenlerden birisi de bölgenin jeoloji ile jeomorfolojisidir. Başkale bölgesinde, farklı yer süreçleri sonucunda gelişmiş birçok jeolojik miras öğesini gözlemlemek mümkündür. Bunlardan bazıları tektonik bazıları ise volkanik kökenlidir. Havzada bulunan jeolojik miras üyelerinin çoğu traverten oluşumları ile ilgilidir. Özellikle, travertenlerin çökelme süreçlerine bağlı olarak aktif olarak gelişen sırt ve teras tipi travertenler bölgenin birçok alanında izlenebilmektedir. Başkale Bölgesinin kuzeydoğusunda Neojen-Kuvaterner volkanik ürünlerin oluşturduğu Vanadokya Volkanik Alanı (VVA) yer alır. Yaklaşık olarak 55 km2`lik alanı kaplayan VVA`da 1700`den fazla peri bacası oluşumu bulunmaktadır. Bölgenin kuzey kesiminde yaygın olarak görülen bu volkanizma jeomorfolojiyi kontrol eden önemli faktörlerden biridir. Bu çalışmada, Başkale Bölgesinde gözlemlenen jeolojik miras niteliği taşıyan oluşumlar, bölge jeolojisi ve stratigrafisi içerisindeki konumları ile eski medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan kültürel miras öğeleri tanıtılacaktır.
Öz: Güncel veya eski bir jeolojik süreci, olayı veya özelliği ifade eden kayaç, mineral, fosil topluluğu, yapı, istif, yer şekli ya da arazi parçası jeosit olarak tanımlanır. Doğu Anadolu Bölgesinde, Malatya ili, Akçadağ ilçesinin kuzeybatısında yer alan Hasanağa Deresi boyunca yüzeyleyen bazı jeolojik birimlerde bulunan fosil topluluğunun, bu tanıma iyi bir örnek oluşturduğu görülür. Hasanağa Deresi boyunca izlenen jeolojik birimlerin yaşları Mesozoyik`ten Kuvaterner`e kadar değişmektedir. Hasanağa Deresi boyunca Tersiyer yaşlı tortul birim çeşitliliği, Eosen yaşlı Darende Formasyonu`nun Korgantepe, Yenice ve Asartepe üyeleri, Oligosen yaşlı Muratlı Formasyonu ve Erken Miyosen yaşlı Alibonca Formasyonu ile ifade olmaktadır. Hasanağa Deresinde Lütesiyen`den Oligosen`e kadar uzanan düzenli istifi oluşturan birimlerde bolca bulunan ve Nummulites, Alveolina ve Discocyclina`larla temsil edilen iri bentik foraminiferler`in jeolojik miras kapsamında değerlendirilmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Hasanağa Deresi boyunca, vadinin her iki tarafında değişik boyutlu, bazılarının içinde yaşam izleri gözlenmiş olan çok sayıda mağara da bulunmaktadır. Sahip olduğu iri bentik foraminifer çeşitliliği ve bolluğu ile karstik oluşumlar ve bunlara kolay ulaşılabilirlik, bölgenin bilimsel önemini arttırmaktadır.
Öz: Jeolojik korumanın ana unsurları olan Jeomiras ve Jeopark, üzerinde yaşadıkları fiziki çevreyi kişi ve toplumlara anlatabilmenin yöntemi veya uygulamaları olarak ele alınabilir. Çevreyi doğru tanımamanın en yaygın sonucu doğal afetlerdir. Öte yandan, artan nüfus ile onun doğurduğu hızlı yapılaşma ve çeşitlenen hammadde tüketimi doğanın hızlı tahribatına, dolayısıyla yerkürenin geçmişi için belge niteliğinde olan jeolojik ögelerin ortadan kalkmasına yol açmaktadır. Jeolojik miras olan bu varlıkların yok olması ise yerkürenin anlaşılmasını güçleştirmektedir. Jeopark ve jeolojik miras, ergin bireylerin uğraşlarıdır, kısmen eğitim içerir. Gelişmiş toplumlarda ise doğa koruma bilinci, okul öncesinden başlayarak ilk ve orta öğretimde verilir, kalıcı ve gerçekçi olanı budur. Bu konuda başlı başına dersler olduğu gibi, Fen Bilgisi, Çevre, Yaşam, Biyoloji, Coğrafya vb derslerin kapsamları amaca uygun olarak zenginleştirilmiştir. Ülkemizdeki durumun tespiti için ilköğretim ve ortaöğretim dersleri ve ders kapsamları incelenmiştir. Sonuç ümit verici olmaktan uzaktır. Müfredatta Jeolojik Koruma, Jeopark, Jeolojik Miras kavramları kelime olarak bile yoktur.
Öz: Türkiye kıyıları giderek artan antropojenik baskılar nedeniyle doğal özelliklerini hızla kaybetmektedir. Buna karşılık araştırma sahasını oluşturan Kocaeli`nin Kandıra İlçesi kıyıları bu olumsuz gidişten şimdilik korunmuş durumdadır. Araştırma sahası Karadeniz sahili boyunca batıda Pınarlı`dan doğuda Babalı Köyü`ne kadar uzanmakta ve önündeki Kefken Adası ile birlikte toplam 65 km uzunluğa sahip bulunmaktadır. Bu çalışmanın öncelikli amacı jeolojik ve jeomorfolojik miras niteliğinde çok sayıda yapı ve şekli bünyesinde barındıran Kandıra kıyılarının eğitim turizmi potansiyeline dikkat çekmek ve sürdürülebilir kullanım ilkelerine bağlı kalınarak gelecek nesillere aktarılmasına katkı yapmaktır. Bu amaçla çalışmada, Coğrafya lisans öğrencileri için bir "kıyı jeomorfolojisi" dersi sahadan seçilen örneklerle işlenmiştir. Çalışma hazırlanırken bir taraftan ilgili literatür incelenmiş, diğer taraftan da 2014 ve 2015 yaz aylarında saha çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Sahada kayalık ve kumsal kıyılara ait birbirinden farklı, çok sayıda ve özgün kıyı şekli vardır. Bu şekillerden bazıları yüksek turistik albeniye sahiptir. Sahanın jeopark statüsüne kavuşturulması durumunda hem kıyının jeolojik ve jeomorfolojik miras özelliği taşıyan jeositleri daha iyi korunacak, hem de yöre insanı turizm yoluyla bu zenginliklerden daha fazla yararlanacaktır.
Öz: Çalışma alanı, dünyanın en önemli aktif doğrultu atımlı fay zonlarından birisi olan ve toplam uzunluğu yaklaşık 1200 kilometreyi bulan Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ) üzerinde bulunmaktadır. Fay zonunun etkisiyle, bölgede çok belirgin morfotektonik yapılar oluşmuştur. Doğrultu atımlı fay zonlarına özgü çekayır (pull-apart) havzalarının güzel bir örneği olan Niksar Havzası, Efkerit Vadisi ve vadide bulunan mağaralar, Sisma Mağarası ve traverten oluşumu, Dilimkaya Kanyonu, Ayvaz kaynak suyu ve fay zonu boyunca gelişen genç volkanik kayaçlar çalışma alanının başlıca jeodeğerleridir. Bu çalışma kapsamında söz konusu alanlar ve yakın çevresi jeolojik açıdan ayrıntılı olarak incelenmiş ve yörenin tarihi, kültürel, turizm değerleri ile birlikte değerlendirilerek bölgeye araştırmacıların dikkatini çekmek, jeolojik mirasa ilişkin farkındalığın oluşturulması ve bu değerlerin jeoturizm için alternatif bir alan olarak kazandırılması amaçlanmıştır.