-
2024
-
2023
-
2022
-
2021
-
2020
-
2019
-
2018
-
2017
-
2016
-
2015
-
2014
-
2013
-
2012
-
2011
-
2010
-
2009
-
2008
-
2007
-
2006
-
2005
-
2004
-
2003
-
2002
-
2001
-
2000
-
1999
-
1998
-
1997
-
1996
-
1995
-
1994
-
1993
-
1992
-
1991
-
1990
-
1989
-
1988
-
1987
-
1986
-
1985
-
1984
- 1983
-
1982
-
1981
-
1980
-
1979
-
1978
-
1977
-
1976
-
1975
-
1974
-
1973
-
1972
-
1971
-
1970
-
1969
-
1968
-
1966
-
1964
-
1963
-
1961
-
1959
-
1958
-
1955
-
1954
-
1953
-
1952
-
1951
-
1950
-
1949
-
1948
-
1947
Öz: Hoyran gölü dolayının tektonik gelişiminde duraylı, çekme ve sıkışma türü tektonik evreler, yinelenerek birbirini izlemiştir. Başlıca evreler aşağıdaki gibi özetlenebilir : (1) Liyas-Maestrihtiyen aralığında duraylı uzun bir dönem ve Hoyran karbonat platformunun gelişimi; (2) Maestrihtiyen-Lütesiyen aralığında, yeğinliği gittikçe artan çekme tektoniği evresi: Bu sırada karbonat platformu parçalanmaya başlar; (3) Üst Lütesiyen sonunda sıkışma tektoniği egemen duruma geçer ve bunun sonucu olarak îç Toros ofiyolitli karışığı napı platform üzerine yerleşir. Buraya değin geçen olay ve bunlara bağlı yapıları kapsayan dönem Eski tektonik dönem olarak adlandırılmıştır; (4) Sıkışma tektoniğine bağlı yükselme, çekme tektoniğinin egemen duruma geçmesi, yerel su üstü olma, aşınım ve molas oluşumu,(5) Orta Oligosen sonunda daha az yeğinlikte ikinci bir sıkışma tektoniği evresi: Bu sırada, ek faylanmalarla, karbonat platformu göreli ilksel konumlu özelliğe bürünürken, molas da yeni ilksel konumlu birim olur ve bölge tümüyle karasallaşır. Ayrıca, sıkışma tektoniği rejimi çekme tektoniği rejimine dönüşmeye başlar. Eski tektonik dönemin sona erdiği Üst Lütesiyen sonu ile, ortamın tümüyle karasallaştığı Orta Oligosen arasındaki dönem de Geçiş dönemi olarak adlandırılmıştır; (6) Orta Oligosen sonundan günümüze değin egemen olan çekme tektoniği dönemi: Yeni Tektonik dönem "Neotektonik dönem" olarak adlanan bu dönemde bölgesel kabarma, blok faylanma, alkalen volkanizma gerçekleşir ve bölge günümüzdeki görünümünü kazanır.
Öz: Pontidlerde muhtelif Liyas istiflerinin sedimantolojik olarak incelenmesiyle, bu istiflerin çökelme ortamlarının jeomorfolojisi, çökelme koşulları ve tektonik gelişimleri anahatlarıyla belirlenmiştir. Liyas başlangıcında Pontidler Gondwana - Land`m kuzeyinde yeralan aktif Paleo-Tetis kıtakenarına bağlı genelde bir yükselim alanıdır. Paleozoyik (ve Triyas) yaşlı çeşitli kayaçlardan oluşan bu geniş alan üzerinde çoğunlukla akarsu, bataklık ve sığdenizelortamlara ait kırıntılı plâtform çökelleri depolanmıştır («Gresten Fasiyesi»). Sinemüriyen başlangıcında veya hemen öncesinde bölgede Pontidlerin güneyinde Neo - Tetis`in kuzey kolunun açılımına bağlı olarak blok faylanma veriftleşme başlamıştır. Bu olay Pontidleri geniş ölçüde etkiliyerek yörede horst ve grabenlere karşılık gelen bir takımdenizaltı tepeleri (seamounts) ve deniz çukurları (basins) oluşturmuştur. Gelişen bu topografya Neo-Tetis`in kuzeykolunun kuzey kıta kenarının niteliğini belirlemiş, Sinemüriyen sırasında ve sonrasında gelişen sedimantasyonu kontrol etmiştir. Denizaltı tepeleri üzerinde ve yamaçlarında çoğunlukla kırmızı-gri-renkli, yer yer kondanse, biyomikrit, biyosparit, pelmikrit, pelsparit, oolit ve resifler gibi sığ karbonat fasiyesleri çökelirken, çukurlar içerisinde de daha çok gri renkli, lav-tüf arakatkılı, volkanik ve kristalen eleman içerikli çakıltaşı, kumtaşı ve şeyllerden oluşantürbiditler birikmişlerdir. Bu kırıntılı türbiditler içerisine kalsitürbiditler halinde denizaltı tepeleri üzerinden karbonat fasiyeslerine ait malzeme de taşınmıştır. Olasılı listrik normal faylanma ve blok dönemlerine bağlı olarak bazıbölgelerde (ör. Amasya ve Gümüşhane) denizaltı tepelerinin daha aşağıya çökmeleriyle derindeniz ortamlarına aitçökeller doğrudan doğruya denizaltı tepelerinin sığ çökelleri üzerine gelmişlerdir. Pontidlerde Liyas istifleri ortamsal olarak değerlendirildiklerinde, Bilecik, Ankara ve Alucra (Giresun) bölgelerinin Liyas boyunca genelde birer denizaltı tepesi, Mudurnu ve Niksar-Reşadiye yörelerinin deniz çukurlukları, Havza, Amasya, Gümüşhane, Bayburt veîspir -Yusufeli bölgelerinin ise Liyas esnasında çökmekte olan denizaltı tepeleri oldukları anlaşılır. Bu verilerden elde edilen sonuç, Neo-Tetis`in kuzey kolunun erken Liyas`ın sonlarına doğru Paleo-Tetis`in dalma - batmasınınoluşturduğu mağmatik yayın Gondwana-land platformımdan riftleşerek ayrılması sonucu oluştuğu ve burada Neo-Tetisle ilgili bazı araştırıcıların iddia ettiği gibi Triyas yaşlı bir açılmanın söz konusu olmadığıdır.
Öz: Kuzey Anadolu Fayı üzerinde 1942 Erbaa ve 1943 Tosya depremlerinin meydana geldiği episantr alanlarında yapılan gözlemler sonucunda bu alanlar içinde aktif ana fayın 15°`ye yakın içbükey doğrultu değiştirdiği belirlenmiştir. Aynı zamanda bu alanların metamorfik kompleksler içinde yer aldığı ve ayrıca yersel ve bölgesel yükselimlerin söz konusu olduğu gözlenmiştir. Her iki alandaki bu özellikler Kuzey Anadolu Fayı üzerinde meydana gelmiş diğer büyük depremlerin episantr alanlarına uygulandığında aynı özelliklerin bu alanlar içinde geçerli olduğu görülmüştür. Bu verilerle büyük deprem ilişkileri tartışılmış ve henüz büyük deprem olmamış yukarıdaki özellikleri içeren 4 yeni alan tesbit edilmiştir. Bu alanlar (a) Bandırma çevresi, (b) Palu-Gökdere arası, (c) Pötürge Karamemikler mevkii, ve (d>Karlıova-Elmalı çayı çevresidir. Belirlenen alanlarda aletsel şebeke kurularak bu alanların olası büyük depremle için incelenmesi önerilmiştir.
Öz: Istranca masifinin jeolojisini daha çok gnaysların oluşturduğu temel kristalin; bunlar üzerine uyumsuz gelen Paleozoyik ve Mezozoyik; yaşlı şistler, kireçtaşı ve kumtaşından-oluşan yeşilşist fasiyesinde metamorfik tortul örtü; bu tortul kayaçlan kesen Üst Kretase yaşlı genellikle granodiyorit özelliğinde sokulum; ve yine Üst Kretase yaşlıvolkano-tortul kayaçlar oluşturur. Istranca masifinde incelenen çok sayıdaki maden yatak ve zuhurları sokulum - tortul örtü kayaçların dokanağındaki bazı skarn zonlarında bulunur. Bu yatak ve zuhurlar hidrotermal kontakt tipi cevherleşme neticesinde oluşmuştur. Skarn zonlarına yakın granodiyorit porfirler içerisinde, saçılmış ve ağsal şekilde, birincil maden minerallerinden az pirit, çok az kalkopirit, eser molibdenit ve şeelit; yer yer granodiyoritleri kesen hidrotermal kuvars damarlarında eser molibdenit izlenir. Daha önemli gözüken skarn zonlarjndaki yatak ve zuhurlarda birincil ve önemli maden mineralleri olarak manyetit, kalkopirit, bornit, fahlerz, pirit, pirotin, Bi-mineralleri (bizmut, bizmutin, emplektit, vittişenit, gladit, tetradimit, vs.), sfalerit, kübanit, valleriit ve şeelitle birlikte kalkosin, kovellin, malakit, azurit velimonit gibi ikincil maden mineralleri izlenmiştir. Mineral yapı ve dokuları verilerek parajenezleri ayrıntılı incelenen bu yatak ve zuhurlarda bulunan kübanit vevalleriit cevherleşmenin 250°-300°C`de oluştuğunu göstermektedir. Ayrıca cevherleşmenin skarn zonlarında bulunması ve kalkopiritin yıldızcıklar şeklinde ayrılımlar içermesi bu yatak ve zuhurların "mezo-katatermal" sıcaklıkta oluştuğunu gösterir. Bu yataklardan en önemlisi olan İkiztepeler bir süre Cu, Mo ve W için işletilmiştir.
Öz: Batı Anadolu`da, Manisa iline bağlı Gördes ilçe merkezi batısında yer alan volkanik kayaçlarda yapılan petrolojik inceleme sonuçlan verilmiş ve volkanizma oluşum koşulları ile kökeni araştırılmıştır. Üst Miyosen yaşlı volkanitler, tamamen dasit, riyodasit ve riyolit türde olup kalkalkalin niteliktedir. Petrokimyasal özellikleri göz önüne alındığında, volkanizmanin kıtasal kabuk kökenli olduğu ve anateksi sonucu oluştuğu belirginleşmektedir.
Öz: Erzin ve Dörtyol ovalarında akiferin değişik beslenim ve boşalım koşulları karşısındaki davranışını ve mevcut yeraltısuyu işletme çalışmalarını incelemek amacı ile yedi adet gözlem kuyusuna ait hidrograflar yorumlanmıştır. Kuyu hidrografları, kurak ve yağışlı yıllarla çok iyi bir uyum göstermektedir. 1974 yılında başlayan yoğun sulama pompajlarına rağmen Erzin ovasının yeraltısu rezervinde önemli bir değişiklik görülmemiştir. Yağışlı yılların başlangıcı olan 1976 yılından itibaren yeraltısu düzeyinde sürekli yükselmeler kaydedilmiştir. 1974-1978 yılları arasında bu yükselmeler Erzin ovasında ortalama 10 m, Dörtyol ovasında ise 4 m dolayındadır. Erzin ovasındaki mevcut yeraltısuyu işletme uygulaması genelde yeterli olup Dörtyol ovasında ise, uzun vadede, yeraltısu düzeyinde genel bir düşüm ve arzu edilmeyen tuzlu girişim sorunları beklenebilir.
Öz: Çanakkale Boğazı boyunca yayılmakta olan Pliyosen tortulları üzerine Gelibolu ilçesinin kuzeyindeki Hamzakoy`da en belirgin bir şekilde gözlenebilen Kuvaterner tortulları oturmaktadır. Bu tortullar Doğu Paratetisde PontoKaspik Havzaya ait karekteristik, zengin ve çok iyi korunmuş Çavda (Baküniyen) Molluska faunası içermektedir.
Öz: Kuzey Anadolu Liyas`mda Phylloceratidae familyasını temsil eden türler bu çalışmada dört cins altında toplanmıştır: Phylloceras Suess, Partschiceras Fucini, Hantkeniceras Kovacs, ve Calliphylloceras Spath. Belirlenen türleriçinde Phylloceras cinsinin tanımına uyan on tür, Phylloceras (PhyHoceras) frondosum, P(P). lipoldi, P(P). hebertinum, P(P). meneghinii, P(Zetoceras) zetes, P(Z). pseiıdozetes, P(Z). horaarelii, P(Z). oenotrium, P(Z). lavizzarii, P(Z)anatolicum, çalışmanın birinci bölümünde ayrıntılı olaraR verilmiştir!).Bilecik, Amasya ve Gümüşhane-Bayburt yörelerinde Üst Sinemuriyen-Alt Pliyensbahiyen yüzleklerinden toplanan Calliphylloceras örneklerinin tümü tek bir türe aittir, C. bicicolae. Önceki çalışmalardan bilinen C. emeryi,O. alontinııiîi, C. geyeri ve C.bettonii türleri C. bicicolae`uin sinonimleridir. Partschiceras`a ait bir tür, P. striaiocostatum ve Hantkeniceras`a ait üç tür, H. cf. hantkeııi, H. pseudocalais, H. sp., ayırtlanmıştır.
Öz: Deprem oluşumunu önceden belirlemek (sezinlemek) için yapılan elektrik ölçmeler, deprem öncesi yerde oluşan aşın gerilme-yamulma birikiminin yerin elektrik özelliklerini etkileyeceği varsayımına dayanır. Kayaç için elektrik akım iletimi, birbirleriyle dokunakta olan mineraller aracılığı ya da özellikle gözenekler içindeki sıvılar ve kırıklar ile sürdürülür. Gerek gözenekler ve gerekse kırıklar kayacın gerilme-yamulma`dan en çok etkilenen bölümü olduğundan bu etki bir özdirenç değişimi olarak izlenebilir. Ne var ki, depremi oluşturan yamulma değişiminin küçük olması(10~4) özdirençte, duyarlı ölçüm yapılmadıkça, sezinlenemeyecek oranda (%1) bir başkalaşmaya neden olur. Dolayısıyla depremi önceden sezinleme amacıyla yapılan elektrik ölçmelerden beklenen; yan etkisiz ve %1 den daha duyarlı ölçü alabilmektir. İncelenmesi gereken diğer konular; derinlik ve çökelti kayaçlarında elektrik iletkenliği etkileyen öğeler, yamulma ile özdirenç değişimini belirleyen deneylik ölçümleri ve bugüne değin bu dalda kazanılan deneyimlerin irdelenmesidir.
Öz: Alanya`nın 20 km kadar batısında, Fığla burnu-Dalta burnu arasındaki kıyılarda, bugünkü deniz seviyesinden0.5-1.3 m yüksekte eski kıyı Meri vardır. Bunlar genellikle Littorina ve Patella gibi gastropodların biyo-erozyonu ile şekillenmiş platformlar olup, kenarlarında ve üzerlerinde yer yer kalkerli alglerin oluşturduğu eklentiler (bio-constructiverim`ler) bulunur. Fığla burnu ve batısındaki 0.5 m biyo-erozyon platformları üzerinden alman kalkerli alg kalıntıları C1 4 yöntemi ile tarihlendirilmiş ve bunların günümüzden 2690 -1545 yıl öncesi dönemde, o zamanki deniz seviyesine göre şekillenen platformlar üzerinde yaşadıkları saptanmıştır. 1550 yıl kadar önce meydana gelen neo- tektonik bir olayla bu platformlar 0.5-1.3 m arasında yükselmiş, böylece üzerlerindeki ve kenarlarındaki biyolojik gelişme, özellikle kalkerli alglerin yaşamı sona ermiştir. Bu olay, güney Ege ada yayı boyunca 1550 yıl kadar önce meydana geldiği, başka Jeomorfolojik çalışmalar ve C1 4 tarihlendirmeleri ile saptanan bölgesel bir sismo-tektonik olayla eşzamanlıdır. Bundan sonra bugünkü deniz seviyesine göre yeni biyo-erozyon platformları ve kalkerli alglerin oluşturduğu "bioconstructive rimaler" şekillenmiştir. Bu şekillerin gelişimi günümüzde de sürmektedir.