-
2024
-
2023
-
2022
-
2021
-
2020
-
2019
-
2018
-
2017
-
2016
-
2015
-
2014
-
2013
-
2012
-
2011
-
2010
-
2009
-
2008
-
2007
-
2006
-
2005
-
2004
-
2003
-
2002
-
2001
-
2000
-
1999
- 1998
-
1997
-
1996
-
1995
-
1994
-
1993
-
1992
-
1991
-
1990
-
1989
-
1988
-
1987
-
1986
-
1985
-
1984
-
1983
-
1982
-
1981
-
1980
-
1979
-
1978
-
1977
-
1976
-
1975
-
1974
-
1973
-
1972
-
1971
-
1970
-
1969
-
1968
-
1966
-
1964
-
1963
-
1961
-
1959
-
1958
-
1955
-
1954
-
1953
-
1952
-
1951
-
1950
-
1949
-
1948
-
1947
Öz: Kan Yayla yöresi kayaçları yaşları Jura`dan Tersiyer`e kadar değişen birimlerden oluşmaktadır. Yörenin mineralizasyon içeren birimi tabandaki Jura yaşlı spilitleşmiş bazalt, andezit lav ve piroklastlarının oluşturduğu Pontid Alt Bazik Karmaşığı üzerine gelen Üst Kretase yaşlı cevherli dasitlerdir. Bu birimi üstleyen Dikkaya Dasiti yine Üst Kretase yaşlı olup cevherleşme içermez. Bu birimlere Tersiyer yaşlı Zigana Granitoyidi sokulum yapmıştır. Valles tipi kaldera oluşumuna bağlı olarak gelişen kırık sistemi, yöredeki cevherleşmelerin yerleşimini kontrol etmektedir. Kan Yayla Zn-Pb yatağı altın yönünden önemli olup, birbirine paralel konumdaki damarlar şeklinde yerleşmiştir. Sıvı kapanım çalışmaları düşük sıcaklıklı hidrotermal oluşumu işaret etmektedir. Damarlardaki eş oluşumlu parajenez başlıca: sfalerit, galen, pirit, kalkopirit, fahlerz, frayberjit, nabit altın ve elektrumdur. Jeokimyasal incelemeler, altının antimuana ve arseniğe, gümüşün kurşuna, kadmiyumun çinkoya bağlı olarak arttığını ortaya koymaktadır.
Öz: Tumanpınarı cevherleşmesi, Dursunbey`in yaklaşık 35 km batısında volkanik kayaçlar içinde oluşmuş damar şekilli hidrotermal bir Fe-Mn mineralizasyonudur. Çalışılan alanın başlıca jeolojik birimlerini Batı Anadolu`da oldukça geniş alanlar kaplayan Miyosen yaşlı kalkalkali volkanizmanın bir ürünü olan andezitler oluşturur. Yatakta ilk hidrotermal aktivite silisleşme, hematitleşme, killeşme ve karbonatlaşma şeklinde azalan yoğunluklarda izlenen dört farklı hipojen alterasyona yol açmıştır. Cevherleşme, kuvars mercekleri içindeki çatlak ve boşluklarda oluşmuş Fe ve Mn minerallerinden açıkça anlaşılacağı üzere hidrotermal alterasyon sonrası gelişmiştir. Başlıca cevher minerallerini pirolusit, psilomelan, hematit ve manyetit oluşturur. Bu minerallere değişen oranlarda manganit, polianit, braunit, biksibit, limonit ve götit eşlik eder. Mineralojik yönden sadece pirolusit, pirolusit+psilomelan ve egemen pirolusitli psilomelan+hematit+barit+limonit şeklinde olmak üzere üç farklı cevherleşme tipi içeren yatağın ortalama Fe 2O3 içeriği % 27.98, MnO içeriği % 22.40`dır. Yüksek As, Ba, Pb, Zn içeriği cevherin önemli bir jeokimyasal özelliği olarak ön plana çıkar.
Öz: Ankara`nın 25 km kadar KB`sında yer alan Orhaniye yöresinde yüzeyleyen Üst Kretase-Alt Tersiyer istifindeki Mİ mineralleri belirlenmiş, bunların yanal ve düşey dağılımlarını denetleyen etmenler tartışılmıştır. İncelenen istifin en alt bölümünü oluşturan Üst Kretase fliş istifi, detritik kökenli illit, smektit ve klorit yanında, olasılıkla Mg+2`ca zengin diyajenetik sıvıların smektit agradasyonuyla oluşan korenzitleri içerir. Üste doğru ortaya çıkan kaba taneli Üst Kretase fan delta çökelleri ile Paleosen yakınsak alüviyal yelpaze çökelleri tipik olarak kaolinit ve illiten oluşan bir kil minerali birliğine sahiptirler. Yerel kaynak alanların bileşimine göre bu birliğe detritik kökenli kloritin de katıldığı gözlenmiştir. Daha üste doğru geçilen Paleosen yaşlı gölsel çökeller ve bunlarla yanal geçişli akarsu tortulları baskın olarak smektiti, bolluğu yer yer % 5 0 `ye ulaşan illiti ve az miktarda zeolit minerallerini (analsim ve klinoptilolit) içermektedir. İncelenen istifin en üst kesimini oluşturan Eosen yaşlı sığ denizel kireçtaşı-marn ardalanmasının kil minerali birliği, büyük ölçüde smektit ile az oranda (%5) olasılıkla detritik kökenli il1 itten oluşmaktadır.
Öz: Genel doğrultusu BKB-DGD olan ve batıda Uludağ ile doğuda Kaymaz arasında uzanan Eskişehir fay zonu Ege-Batı Anadolu bloğunu kuzeydoğuda Orta Anadolu bloğundan ayıran sağ yönlü doğrultu atımlı normal bileşenli bir fay zonudur. Bu fay zonu, Eskişehir bölgesinde doğrultusu D-B ile KB-GD arasında değişen fay segmentleri ile temsil edilir. Pleyistosen ve Holosen birimlerinde görülen depolanma sırasına ve sonrasına ait faylar, Eskişehir fay zonunun en az Pleyistosen`den bu yana aktif olduğunu göstermektedir. Eskişehir fay zonu üzerinde ve yakın çevresinde 20. yy`da magnitüdü 4 ve üzerinde (M 4) en az 14 adet deprem meydana gelmiştir ve 20 Şubat 1956 Eskişehir depremi (M=6.4) bu yüzyılda meydana gelen en büyük depremdir. 1956 Eskişehir depreminin hasar dağılımına bakıldığında muhtemelen Oklubal-Turgutlar arasında uzanan yaklaşık 10 km uzunluğundaki BKBDGD doğrultulu segment üzerinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Tarihsel deprem kataloglarında ve Eskişehir`in tarihi ile ilgili literatürlerde 20. yy`dan önceki dönemlere ait önemli deprem kaydı yoktur. Ancak, Pleyistosen birimleri içinde görülen çamurtaşı daykları ve fay yüzeyleri önünde Holosen birimlerinin kesintiye uğraması, Eskişehir fay zonunu oluşturan segmentlerin bu bölgede aktif olduklarını ve son 10 000 yılda birkaç defa magnitüdü 6`nın üzerinde deprem oluşturduklarını göstermektedir. 1956 depremi fay düzlemi çözümü ve arazi gözlemleri, İnönü ve Eskişehir havzalarının oluşmasında önemli rol oynayan Eskişehir fay zonunun transtansiyonal fay zonu olduğunu göstermektedir.
Öz: Göynük Pb-Zn cevherleşmesi Aladağlar yöresinde (Zamantı Pb-Zn provensi) Siyah Aladağ Napı içerisinde Üst Permiyen yaşlı kireçtaşları ile Alt-Orta Triyas yaşlı kayaçların dokunağında yer almaktadır. Büyük oranda karbonatlaşmış olan cevherleşmenin parajenezinde simitsonit, serusit, anglezit, galenit, pirit, markazit, sfalerit, götit-lepidokrozit, kovellin, kalsit ve kuvars gibi mineralleryer almaktadır. Cevher-yankayaç dokunağında mineralojik bakımdan herhangi bir farklılaşmanın bulunmaması, cevherleşmenin sinjenetik özellikler taşıması, cevherleşme yakınlarında köken olabilecek bir mağmatik faaliyet (veya izi) gözlenmemesi, cevherleşmenin yan kayacı konumundaki kireçtaşlarının Pb, Zn, Cu, Ni ve Co gibi elementler bakımından olağan kireçtaşı içeriğinden yüksek değerler sunması önemli bulgulardandır. Bu verilere göre Göynük Pb-Zn cevherleşmesi Üst Permiyen-Alt-Orta Triyas zaman aralığında deniz suyundaki metal iyon konsantrasyonunun artması ile kimyasal çökelim şeklinde oluşmuş (ve daha sonra karbonatlaşmış) "Alpin tipi karbonat yan kayaçlı Pb Zn cevherleşmesi" özellikleri taşımaktadır
Öz: Bu çalışmada, Batı Pontidler`in Paleosen-Eosen yaşlı yüzleklerinde saptanan bentik foraminifer topluluğunda stratigrafik açıdan önemli bazı türler (Cuvillierina sireli İnan, Kathina seheri Smout, Alveolina (Glomalveolina) lepidula Schwager, Alveolina corbarica Hottinger, Alveolina minervensis Hottinger, Alveolina ilerdensis Hottinger, Assilina placentula (Deshayes), Nummulites burdigalensis de la Harpe, Assilina exponens (Sowerby), Discocyclina scalaris (Schlumberger) ile Türkiye`deki varlıkları ilk kez bu çalışmayla ortaya konan türlerin (Alveolina cuspidata Drobne, Opertorbitolites transitorius Hottinger, Opertorbitolites latimarginalis Lehmann, Miscellanea minuta Rahaghi, Discocyclina fortisi fortisi (d` Archiac), Discocyclina archiaci (Schlumberger) bartholomei (Schlumberger), Orbitoclypeus ramaraoi (Samanta), Orbitoclypeus ramaraoi ramaraoi (Samanta), Orbitoclypeus ramaraoi (Samanta) crimensis Less, Nemkovella strophiolata strophiolata (Gümbel), Asterocyclina stella (Gümbel) taramellii (Munier & Chalmas) sistematik tanımları yapılmıştır.
Öz: Bu çalışmada, Ilgaz-Çankırı yöresinde yüzeyleyen ve önceki çalışmalarda Dumlupınar ve Susuz formasyonları olarak tanımlanan birimler, litolojik ve paleontolojik özellikleri ile stratigrafik konumları göz önüne alınarak Sarialan formasyonu adı altında tek bir formasyon olarak tanımlanmıştır. Sarialan formasyonu, Permo-Triyas yaşlı Karakaya Birliği temel kayaları üzerinde uyumsuz olarak yer alır. Formasyon içerisinde Kimmericyen-Alt Titoniyen yaşlı Dumlupınar, Üst Titoniyen-Alt Valanjiniyen yaşlı Dodaş ve Üst Valanjiniyen-Hotriviyen yaşlı Beylerbeyi üyeleri tanımlanmış ve adlandırılmıştır. Sarialan formasyonu; kumlu kiraçtaşı, marn ara tabakalı kumlu kireçtaşı-kireçtaşı ardalanımı, mikritik kireçtaşı, az kumlu-killi kireçtaşları, pelajik kireçtaşları ve volkanik ara katkılar içeren kumtaşı-silttaşı-marn ardalanımından oluşmuştur. Titonik fasiyeste oluşan ve bol Calpionellid içeren bu formasyon, üstte Barremiyen-Kampaniyen yaşlı Çırdak formasyonu ile uyumludur.
Öz: Dodurga formasyonunun ana litolojisini kiltaşı, bitümlü şeyi, dolomit ve kömürler oluşturmaktadır. Kireçtaşı ve marnlar ise ara katkılar biçiminde ender olarak gözlenmektedir. Egemen mineralleri killer, yer yer de kalsit ve dolomit oluşturmaktadır. Opal-CT, genellikle volkanojenik kiltaşlarına bağımlıdır. Kuvars ve feldispat çoğu seviyelerde gözlenmekle birlikte, miktarı genellikle düşüktür. Pirit ve jips, çoğunlukla organik maddece zengin seviyelerde bulunmaktadır. Analsime bir seviyede, jarosite en üstteki kömür zonunda, ayrıca markasite alt kömür zonunda sadece Kargı yöresinde rastlanılmaktadır. Alpagut yöresinde huntit, barit ve götit; Ayvaköy yöresinde ise manyezit ortaya çıkmaktadır. Dioktahedral smektit tüm alt basenlerin ana kil mineraldir. Bu minerale eşlik eden illit,klorit ve kaolinitin miktarı alt kömür zonunun altında kısmen artmaktadır. Smektitler yer yer Fe`ce zengin olmak üzere montmorillonit ve baydelit bileşiminde olup, yüksek sıcaklık davranışları ile birbirinden ayrılabilmektedir. İdeal kalsit ve Ca-dolomitler killi kayaçlar ile arakatkılı kireçtaşı ve marnlarda ideal rombohedral, yüksek Mg-kalsitler kömürlü zonda çarpık rombohedral kristaller halindedir. Bu mineral türleri ve biçimlerindeki değişikler, mikro gözeneklerin kimyası ile denetlenmiş gözükmektedir.
Öz: Doğal afetlerin başında gelen depremlerin oluşturacağı zararları tahmin etmek çok zordur. Bununla birlikte, bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerden yararlanarak, deprem zararlarının tahmin edilmesinde, değişik alanlarda uygulama olanağı olan Coğrafi Bilgi sistemlerinin (CBS) kullanılabilirliğini belirlemek için, başka araştırmacılarla daha önceden hasar çalışmaları yapılmış olan 22 Temmuz 1967 Mudurnu vadisi depremi, bu sistemin sağladığı olanaklarla yeniden değerlendirilmiştir. Bu çalışmada jeoloji ile ilgili bilgiler veri tabanları olarak kullanılarak, jeolojik veri tabanlarının özelliklerine göre bazı varsayımlara yaklaşım sağlanarak, herbir jeolojik özelliğe Risk Katsayı değeri verilmiştir. Elde edilen bu veriler bilgisayar ortamında üst üste çakıştırılarak hasar oluşabilecek potansiyel alanlar belirlenmiştir. Sonuçta belirlenen bu risk alanları, daha önce yapılmış hasar belirleme çalışmalarında elde edilmiş olan sonuçlarla deneştirilmiştir. Bu deneştirme sonucunda CBS`ni kullanarak uygulanan varsayımlara göre % 65`e varan doğruluk elde edilmiştir. Daha kesin hasar tahmin sonuçlarına ulaşabilmek için veri tabanının geliştirilmesi gerekmektedir.
PDF Olarak Görüntüle
Öz: Arazilerin planlamada verimli kullanılması yönündeki öngörülü kararlar ancak, yerbilim bulgularının ortaya konması ve amacınayönelik doğru değerlendirilmeleri sonucu gerçekleştirilebilir. Arazi kullanım kapasite niteliklerinin belirlenmesi çalışmalarında, ilgili bölgelere ilişkin depremsellik, hidroloji, hidrojeoloji, jeomorfoloji, genel jeoloji, mühendislik jeolojisi ve jeoteknik model çalışmalarının yer seçimi öncesi, karar vericilere sunulması gerekmektedir. Yerbilim verilerinin yeterince dikkate alınmadığı arazi kullanım planlamalarında zaman, maliyet ve çevre açısından geri dönüşü olmayan sorunlarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Aşağı Filyos Vadisi`nde liman, hava alanı, serbest bölge ve organize sanayii bölgesi yatırım projeleri bulunmaktadır. Bu projelerin bir bölümünde ön araştırma çalışmaları devam ederken bir bölümünde de yapım çalışmaları sürmektedir. Böylesi büyük tasarımların yer seçimlerinde ve gelecekte beraberinde getireceği nüfus artışıyla gereksinim duyulacak yeni yerleşim alanlarının belirlenmesine yönelik, arazi kullanım kapasitesinin ortaya konması büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Aşağı Filyos Vadisi`nin arazi kullanım kapasite araştırmalarında, yerbilim verileri belirlenmiş ve yeni bir yaklaşımla değerlendirilmiştir.
Öz: Bu çalışmada Şereflikoçhisar GD`sunda yer alan Asmayaylası köyü kuzeyinde gözlenen Asmaboğazı Formasyon`nda şizogoni tip çoğalma sırasında fosilleşmiş, kavkının kenarına yakın farklı iki bölümde çok sayıda makrosferik embriyon içeren Orbitoides apiculatus Schlumberger ferdi tanıtılmaktadır. 22 adet ve farklı konumlarda makrosferik embriyon içeren bu örnek, Türkiyenin diğer bölgelerinde, bilinen Orbitoides türlerinde rastlanıldığı gibi, bu yörede de sığ denizel fasiyesi simgeleyen zengin orbitoidal foraminifer topluluğunda şizogoni tip çoğalmanın var olduğunu ortaya koymaktadır.
Öz: Bu çalışmada Türkiye`de varlığı bilinen mangan yatak çeşitlerine ilave olarak yeni bir mangan oluşuğunun varlığı ortaya konulmaktadır. Zilan (Erciş-Van) yöresindeki bu oluşuk küçük ölçekli bir zuhur olup, yörede yer alan ve kalın bir tabakalarıma gösteren pomza tüflerle ilişkilidir. Zuhur pomza tüfler içindeki camsı (pomza) parçacıkların arasında yer alan boşlukları doldurmaktadır. Boşluk dolgusu olarak yer alan mangan monomineral olup, noktasal olarak % 65-73 MnO, % 3-5.5 K2O, % 2.5-4 BaO, % 0.5-1 SrO, %0.5-1 CaO ve % 0.3-0.7 Na2O içermektedir. Bu kimyasal içeriğe göre Mn mineralinin kimyasal formülü (Na, K, Ca, Ba, Sr, Mn + 2 ) 2Mn8O|0xH2O olarak hesaplanmıştır. Bu mineral, kimyasal bileşim olarak romanesite benzemekle birlikte ona göre daha fazla MnOJQ içermektedir. Zilan mangan zuhuru Al-Si ikili diyagramına göre yüzeysel hidrojenetik-detritik kökenlidir. Mg-Na ikili diyagramına göre ise tatlı su ortamında oluşmuştur. Mangan çevrede yer alan bazik ve ortaç özelliklerdeki volkanik kay açlardan yüzeysel sular tarafından çözülerek, asidik pH ve indirgen şartlarda Mn+2 veya organo-metalik kompleksler halinde taşınmış ve alkalen-yükseltgen şartların erişildiği pomza tüfler içerisinde çökelmiştir.
Öz: İzmit Körfezi yaklaşık 50 km uzunluklu ve 1.5 - 10 km arası genişlikte olup, doğu yönde daralır ve 3 bölümden oluşur. Marmara Denizi`nin doğu yöndeki uzantısı olan ve KAF Zonu sistemince biçimlendirilmiş, D-B yönlü bir grabendir. Körfez gerçekte batı yönünde genişliyor olan bir sığ-şelf alanını tanıtlar. Bu çalışma öncelikle 13 sismik profilin sonuçlarının işlenmesinin ürünüdür. Körfezdeki çağdaş çökeller tabandan tavana Pliosenöncesi/Pliosen, Orta/Geç Pleistosen ve Holosen dizilimini sergiler. Bu açıdan tüm ardıllık bir Plio-Kuaterner Birimi olarak tanımlanabilir. İstifin kalınlığı 10 milisaniye`den 50+ milisaniye`ye değin erişir. Çökeller öncelikle, tane boyu kilden çakılcık ve çakıla değişen karasal kırıntılılardan ve daha az nicelikte karbonatlardan bileşir. İstif, güney ve doğu bölümlerde kuzey ve batı bölümlere göre daha kalındır. Güneyde Dil Burnu Alanı`nı oluşturan yığışım konisi Yalakdere Delta İstifi`dir. Genç çökeller Dil Burnu batısındaki KKB-GGD gidişli bir normal bileşenli doğrultu atımlı faya bağlı olarak doğuya doğru derine gömülürler. Bu yapısal çizgisellik kuzeyde, Dil İskelesi açıklarında bir genç denizaltı yelpazesi gelişimini üretmektedir. Bu çizgiselliğin bir sonucu olarak, Dil Burnu alanında yerel ölçekte bir tilting olgusunun gelişmiş olduğu sonucuna varılabilir. Körfezdeki fayların derinlerde birbirleri ile birleşmesi yönü ile, negatif ve pozitif çiçek yapılarının gelişimi vurgulanmalıdır. Körfez, olasılıkla, bir yukarı-yönde kilitlenen (locked-up) havzadır. Körfez ile Sapanca Gölü arasındaki alanca örneklendiği yönde, Körfez`in en doğu (iç) bölümü güneyde Gölcük`ten kuzeyde Tütünçiftlik`e değin çökel dolgulanması sonucunda, bir göle dönüşebilecektir.
Öz: Alpin kuşağının Adriyatik Platformu`nda Maastrihtiyen; Rrapydionina liburnica (Stache), Fleuryana adriatica De Castro, Cuneolina cylindrica Henson ve Cuneolina ketini İnan bentik foraminiferlerini içeren rudistli kireçtaşlarıyla temsil edilip, sınırlı lagün ortamını gösterirken; aynı kuşağın Torid Platformu`nda Maastrihtiyen, pelajik ortamların dışında, genellikle Orbitoides medius d`Archiac, Orbitoides apiculatus Schlumberger, Omphalocyclus macroporus Lamarck, Pseudomphalocyclus blumenthali Meriç, Lepidorbitoidesm in or (Schlumberger), Hellenocyclinabeotica Reichel, Cideinasoezerii(Sirel), Siderolites calcitrapoides Lamarck, Loftusiaanatolica Meriç, Loftusia minor Cox, Loftusia harrisoni Cox, bentik foraminiferlerini içeren rudistli kireçtaşlarıyla temsil edilip, resifal ortamı işaret eder. Torid Platformu`nun, Adriyatik Platformu Maastrihtiyen bentik faunası ile benzeştiği yüzlekleri; Akdağ (Antalya), Hadim, Seydişehir (Konya), Saimbeyli, Kozan ve Pozantı (Adana) yörelerinde mevcuttur. Adriyatik Platformu`nda K/T geçişi; genellikle, breşik bir seviye ile belirgin olup, benzer seviye Torid`lerin bazı bölgelerinde de görülür. Ancak, Torid Platformu`nda geçiş, genellikle, dolomitik kireçtaşı seviyeleriyle temsil edilir. Her iki durumda, K/T geçişinde kısa süreli su üstü olma dönemini işaret eder. K/T geçişinden sonra, her iki platformda da bentik faunanın sayı ve çeşitlilik bakımından fakirleşmesi dikkat çekicidir. Adriyatik Platformu`nda Daniyen, Protelphidium sp., Pseudonummoloculina sp., Hellenalveolina sp. ve miliolidleri içeren kireçtaşlarıyla temsil edilirken, Torid Platformu`nda bu formların yerini Anomalina sp., Mississippina sp., Eponides sp. ve ilkel rotaloidal formlar almıştır. Her iki platformda da Daniyen, miliolidlerin egemen olduğu küçük benliklerle temsil edilmekte olup, bu fauna düşük enerji koşullarının hüküm sürdüğü lit oral lagüner ortamlardaki körfez ve havuzları gösterir.
Öz: Sulakyurt granitoidi Orta Anadolunun kuzey batı bölümünde yer almaktadır. Sulakyurt granitoidinde boyutları 1-2 km2`ye varan gabro kütleleri yüzeylenmektedir. Bu çalışmanın amacı, Sulakyurt granitoidindeki gabroların derindeki yapısını bölgede yapılan toplam 22 adet sondajla belirlemektir. Granitoidler gabroik kayaçlarla sinosoidal dokanaklıdır. Gabroların granitoidlerle olan dokanak kısımları diyoritik bileşimlidir. Sondaj karot verileri; gabroik kayaçların Sulakyurt granitoidlerinin altında derine doğru genişleyerek devam ettiğini göstermektedir. Sonuç olarak bu gabroik kayaçlar ofıyoilitik değildir, granitoid magmasının içine sokulum yapmış ve beraber kristalleşmiş mafik eş-platonik kütlelerdir.
Öz: Türkiye Jeoloji Bülteni Ağustos 1997 tarih ve sayı 2`de M. Tahir Nalbantçılar tarafından hazırlanan "Çay(Afyon) güneybatısında Sultandağlar Masifi`nin mesoskopik tektonik özellikleri ve jeoloji evrimi" başlıklı makaleyi okudum. Araştırıcının çalıştığı konu farklı olmakla birlikte aynı bölgede ben de genel jeoloji amaçlı bir çalışma yapmıştım (1987). Araştırıcının çalışması ile ilgili olarak bu makalede gördüğüm bazı biçimsel ve bilimsel eksiklikleri aşağıya not ettim.
Öz: Türkiye Jeoloji Bülteni`nin 1997 yılı 40/2 sayısında yayınlanan "Çay (Afyon) güney batısında Sultandağları Masifi`nin mesoskopik tektonik özellikleri ve jeoloji evrimi" isimli makaleme ilişkili Sayın î. Erdal Kerey`e ait tartışmaya, yanıtım aşağıda verilmiştir.