-
2024
-
2023
-
2022
-
2021
-
2020
-
2019
-
2018
-
2017
-
2016
-
2015
-
2014
-
2013
-
2012
-
2011
-
2010
-
2009
-
2008
-
2007
-
2006
-
2005
-
2004
-
2003
-
2002
-
2001
-
2000
-
1999
-
1998
-
1997
-
1996
-
1995
-
1994
-
1993
-
1992
-
1991
-
1990
-
1989
-
1988
-
1987
-
1986
-
1985
-
1984
-
1983
-
1982
-
1981
-
1980
-
1979
-
1978
-
1977
-
1976
-
1975
-
1974
-
1973
-
1972
-
1971
-
1970
-
1969
-
1968
-
1966
-
1964
-
1963
-
1961
-
1959
-
1958
-
1955
-
1954
-
1953
-
1952
-
1951
-
1950
- 1949
-
1948
-
1947
Öz: Tesirlerini gözümüzle görüp cetvel ile ölçtüğümüz depremler arz kabuğunun müşahede edilebilen yegâne hareketlerini tevlit etmekte olduklarından jeologlar için mühim bir âraz, kıymetli bir araştırma vasıtası teşkil ederler ve vukua geldikleri arazi parçasının tektonik hususiyetlerinin anlaşılmasını kolaylaştırırlar. Japonya ve Kalifornia`da olduğu gibi, Anadolu`da da vukua gelen son on yılın büyük depremleri memleketin muayyen bir bölgesinin jeolojik durumu ile genç hareketlerinin mahiyetini açıklamaya vesile olmuşlardır. Bu kısa yazının mevzuu, bu depremlerle birlikte husule gelen jeolojik vakıaları incelemek ve bundan umumî şekilde tektonik ve mekanik neticeler çıkarmak olacaktır. Bu hususta kısmen kendi müşahedelerimize, kısmen diğer müelliflerin eserlerine ve bilhassa M. BLUMENTHAL`in arazi etüdlerine istinad edilmiştir.
Öz: 1947 yılında M.T.A. Enstitüsünün jeolojik çalışmaları için Siirt vilayetinin Pervari kazasına bir seyahat yapan SUAT ERK Hosyan köyü batısındaki Çeşalı Dağının SW yamaçlarından (Şekil 1, jeolojik harta) bilahare paleontolojik tayinleri için bana tevdi edilen, güzel bir Rudiste koleksiyonu getirmişti. Bu koleksiyonun tayini için yaptığım çalışmalar esnasında nevilerin stratigrafik yayımları hakkında vardığım neticeler, daha önce bu mıntıkaların Rudiste`lerine ait S. W. TROMP (6) ve V. STCHEPİNSKY(3) nin yaptığı neşriyattakilere uymamakta idi. Bu sebeple de S. ERK ile aramızda bir hayli münakaşa olmuştu.
Öz: Batı Toroslarda, yukarı Göksu Irmağı ile Göller mıntakası arasında.(Şek. 1 ) birbirine az çok müvazi ve SE den NW veya NNW ye doğru uzanan müteaddit orografik ve tektonik Zonlar tefrik olunmuştur. Bunlardan burada bizi alâkadar edeni Paleozoik Hadim Zonu olup, kendisinden daha genç (mezozoik) formasyonlar üstünde tamamen şarye vaziyettedir (1, s. 103). Bu Zonu teşkil eden formasyonlar ise, başta Devoniyene ait bol fosilli şisti kalkerler ve şisti grelerle bunlara refakat eden kuvarsit bantları olmak üzere; Fusulinler ve Alg`ler bakımından zengin olan mavi esmer Permiyen kalkerleridir. Bu paleozoik kompleksin altında, Hadim Hattı boyunca sırf kalkerlerden müteşekkil bir "ayrılamayan seri" (Sèrie compréhensive) mevcut olup Lias`dan alt Lütesiyene kadar uzanmaktadır. Paleozoik Hadim Zonu hakiki bir Nap şeklinde kalker ekaylarının üstünü kaplamış ve zamanla intikâl neticesi olarak da bugün ancak örtü lambolarını (Lambeaux de recouvrement), mezkûr Nap`ın delilleri olarak muhafaza edebilmiştir.
Öz: Bilindiği üzere efüzif taşlar Anadolu`da pek büyük yerler kaplarlar. Bunevi taşlar şimdiye kadar memleketimizde nadiren esaslı bir etüd mevzuu teşkil etmişler (Bibl. I, 7, 12), bu taşlarla örtülü sahalar, jeologlar tarafından gezildikçe, makroskopik tâyin neticesi umumiyetle Andezit, nadiren Kuars porfir, Dasit ve Bazalt isimlerini almışlardır. Halbuki bu nevi taşların tayinleri petrografinin en nazik kısmını teşkil eder, zira çok kere esaslı mikroskopik inceleme kâfi gelmez ve bu taşların doğru isimlendirilmeleri için kimya tahlillerinin de yapılması icab eder. İşte bu küçük etüd, bu duruma canlı bir misal vermek ve memleketimiz için büyük önemi haiz efüzif taşların incelenmesinde gayet müteyekkiz davranılması icap ettiğini belirtmek maksadiyle yapılmıştır.
Öz: Etüdünü yapmak fırsatını bulduğum 1/100.000 ölçekli Türkiye haritasının 82/3 ve 81/4 paftalarında mühim olan jeolojik problemlerden biride Silvan strüktürü ve devamı Hacertun dağıdır. İç kenar iltivalarına dahil olan Silvan ve Hazru mıntakası Paleozoikten Pliosen`e kadar olan seksiyonları ile Türkiye`nin Cenubu Şarkî stratigrafisinde çok mühim bir mevki işgal edecektir. İlk defa tarafımdan çözülen stratigrafik durum, mıntakada bize Devon, Permokarbonifer, Trias, Jürasik-Kretase, Eosen, Oligo-Miosen`in mevcudiyetlerini göstermiştir.
Öz: Burada tarif edilen mıntaka, Kuzey Anadolu iltivaları ile Güney Anadolu iltivaları arasında bulunan ara sahasının bir kısmıdır. Kırşehir masifi,Yukarı Sakarya masifi ve Akdağ masifi gibi kristalin ve plütonik sahrelerden müteşekkil olan eski masifler, bu bölgenin temelini teşkil etmektedirler. Bunlara benziyen eski masifler muhtemel olarak Tuz Gölü ve Konyahavzalarının genç (Neojen - Kuaterner) teressüpları ile örtülüdürler. Alpinana iltivalarından ayırmış olan kol iltivaları, masifler arasındaki tam rijitolmıyan sahalara girmektedirler. Meselâ: Ankara ve Çorum yelpazeleri,Boz Dağlar Silsilesi. Eski masifler, ekseriyetle, Tuz Gölü havzasının doğukenarından geçen fay gibi tektonik arızalar tarafından çevrilmiştirler.Böylece, iki alpin ana uçları arasında bulunan ara bölgesi, hakiki bir arastrüktürleri şebekesi (fay ve iltivalar) tarafından kaplıdır. Eski masiflerinkenarlarına veya komşu alpin iltivalarına müvazi olan bu strüktürler, çeşitlitektonik nazariyelerin sebebi olmuşturlar.
Öz: Bugün üzerinde ekonomik miktarlarda petrol veren 8 ve 9 numaralı iki kuyu, bulunan ve yeni sondajlarla inkişafına gayret gösterilen Raman petrol sahasını bu ilmi toplantıda meslektaşlarıma prezante etmekle bahtiyarlık duyuyorum. Sayın meslektaşımız Cevat Taşman`ın idaresi altında yapılmış olan etüdlere dayanan buradaki ilk sondaja 1939 da başlanılmış ve 1944 yılına kadar 5 kuyu açılmıştır. Bütün bu kuyular ancak ekonomik olmayan petrol vermiş olduğundan 1944 de sahanın terkine karar verilmiştir. Raman`daki etüdlerimle tesis ettiğim hipoteze ve nezaretim altında burada yapılan detay jeolojik etüdlere dayanarak 1944`den sonra açılan ve ilk sondajlardan 4-5 Km. doğuda yer alan kuyularla Raman strüktürünün bir petrol sahası olduğu meydana çıkmıştır.
Öz: Bu notun müellifi tarafından neşredilmiş
Öz: İmralı adası Marmara denizinin E da, Armutlu yarını adasının W ucundaki Bozburundan 12 -13 mil ve S deki sahilden 8 mil mesafede ve İstanbul`dan takriben 38 - 40 mil uzaklıkta bulunmaktadır. (Sekil: 1).Morfoloji bakımından adanın N li sarp ve yüksek, S yi tatlı meyilli ve alçaktır. En yüksek yeri N deki Manastır tepe (Atatürk Tepe)si (246 m.)dir. Takriben 16 Km2. alanında olan ve ceza evi olarak kullanılan ada şimdi hükümlülerle meskûndur.
Öz: Van Gölünün NW inde Patnos`la Bulanık arasındaki bölge Neojen göl teressübatiyle volkanik sahrelerden müteşekkildir. Patnosun N. inde de tanınmış olan göl Neojeni, Murat suyunun iki kıyısında uzanan bölgeyi kaplar ve birçok noktada alt deniz Mioseni ile kontak halinde bulunur. Göl Neojenindeki muhtelif fasiyeslerle fonanın tetkiki bu bölgenin tarihinin çizilmesini mümkün kılmıştır. Ponsyen`in başlangıcında (Meosyen) bir göl rejimi hüküm sürmeğe başlar. Fonaların segregasyonu ve litolojik fasiyesteki tecanüsün gösterdiği gibi birbirinden müstakil biyolojik üniteler teşkil eden göllü bir bölge bahis konusudur. Bu göl rejiminin Orta Ponsyene kadar sürmüş olması muhtemeldir. Dasyende gollü bölge az veya çok kaba detritik çakıllar getiren nehirlerin istilâsına uğramış, bu istilâ neticesinde otokton fonaya yeni bir fona karışmıştır ki bu hâdise Üst miyosende, muhtemelen Pliyosenin başında vuku bulmuştur. Bölgedeki göl formasyonları Ponsyene ( 1. s. ) ve şüphesiz olarak Alt levantene aittirler. Volkanik faaliyette başlıca üç safha ayırabiliriz. Başlangıçta biri Üst miyosen (Ortaponsyen) digeri Pliyosende iki andezit indifaı, müteakiben Üst pliyosen veya Pllistosen`de bir bazalt indifaı vuku bulmuştur. Bu esaslı indifa safhaları arasında daha az ehemmiyetli indifaların vuku bulması muhtemeldir.
Öz: İstahbul bölgesi ile Kocaeli yarımadasında müşahede edilen başlıcajeomorfolojik şekiller şunlardır:
1 - Yüksek relief ve apalaşien zirveler(Dağlık bö1geler),
2 - Yüksek sırtlar,
3 - Aşınına satıhları,
4 - Vadiller.