-
2024
-
2023
-
2022
-
2021
-
2020
-
2019
-
2018
-
2017
-
2016
-
2015
-
2014
-
2013
-
2012
-
2011
-
2010
-
2009
-
2008
-
2007
-
2006
-
2005
-
2004
-
2003
-
2002
-
2001
-
2000
-
1999
-
1998
-
1997
-
1996
-
1995
-
1994
-
1993
-
1992
-
1991
-
1990
-
1989
-
1988
-
1987
-
1986
-
1985
-
1984
-
1983
-
1982
-
1981
-
1980
-
1979
-
1978
-
1977
-
1976
-
1975
-
1974
-
1973
-
1972
-
1971
-
1970
-
1969
-
1968
-
1966
-
1964
-
1963
-
1961
-
1959
-
1958
-
1955
-
1954
-
1953
-
1952
-
1951
- 1950
-
1949
-
1948
-
1947
Öz: Pilov lavlar Türkiye`de jeologlar tarafından görülmüş olmakla beraber hakiki durumları umumiyetle lâyık olduğu veçhile takdir edilmemiştir. İlk defa 1945de Torosların şimal yamaçlarında Bereketli Maden civarında BLUMENTHAL tarafından Andesit diye vasıflandırılan sahreler arasında pilov lavları teşhis ettim. Bir kaç sene sonra buranın güney batısına düşen Ulukışla-Bor çevresinde karakterleri daha vazih görülen pilov lavlar müşahede ettim. Anadolu`daki pilov lavların resmi ilk defa burada alınmıştır. Bu pilov lavlar dünyada bulunanların en güzellerindendir.
Öz: Aşağıdaki travayda, adı geçen adanın 1 : 100.00 lik Jeolojik lövesinden çıkan ilmî neticeler hülâsa edilmiş ve şimdiye kadar ada hakkında bilinen bilgilere ilave olarak : a) Eosen ve Oligosen flişleri birbirinden ayırt edilmiş, b) Yeni fosiller ve fosil yatakları tesbit edilmiş, c) Adada Sarmasiyenin mevcut olmadığı anlaşılmış ve d) Adanın « Sillon Transégéen üzerinde bulunmadığı neticesine varılmıştır.
Öz: Boğaziçinde Baltalimanında taş ocakları Altdevon kalkerini işlerler. Bukalker üzerinde ince tabakalı sileks ve onun üstünde de Devon Trakya Grovakları bulunur. Baltalimanı ve Kanlı Kavak vadilerinde bu grovaklar gayet vazıh bir surette görülmektedir. İki numaralı şekilde gösterilen yüksek arazi sathı bir miktar Neojenin istisnasiyle hep grovakdan müteşekkildir. Şehrin birçok yerlerinde grovak gösterilerine tesadüf edilmekle beraber grovakların sedimanter veçhesini en güzel gösteren yer Baltalimanındadır. Baltalimanı ve Kanlı kavak vadilerine girildiği yerden doğuya doğru sert meyiller gösteren kırıklık zonları bulunur. Tabakalanma, şistîlik (cleavage)meyilleri bariz bir surette görünür. Bu meyiller killi kısımlarda hafif, kumlu kısımlarda serttir; ve bu suretle civardaki eski taş ocaklarında görüldüğü gibi bazan merdiven manzarası arz ederler. Taze satıhlar açık kurşunî (yavru ağzı, fawn) renkte iseler de havaya maruz kaldıkça esmerleşir ve ekseriya pirit dekompozisyonu benekleri gösterirler. Bu ince tabakalı seri altında hiçbir Strüktür göstermeyen masif grovaklar bulunur. Bunların batısındadeğişen meyiller, antiklinal ve senklinaller ve grovakların mümeyyiz vasfı olan "graded bedding", "slip bedding" karışık iltivalar, breşler ve aşınmastrüktürler! müşahede edilebilir. İşte bu noktada 3 numaralı kroki tersim edilmiştir. Baltalimanından şimalde tepeyi aşarak Kanlı kavak vadisine geçildikte esas yola gelinerek aynı teşekküller tekrar müşahede edilebilir
Öz: 1943 yılında Nazilli civarında iki önemli hadise tespit edilmiştir ki bunlardan biri ovadaki bir kısım tarlaların ince tuz çökelekleriyle kaplanmaları, diğeri de Durasallı ve Bereketli köylerinde büyük tahribata yol açan karasuların teşekkülleridir. Karasuların bu köyler için önemi büyüktür. Çünkü bunların teşekkülü ile buradaki evlerin bir kısmı yıkılmış, diğer bir kısmının duvarları yarılmış, geri kalanları da su ile dolarak barınılmaz olmuştur. Öte yandan tuz çökeltilerinin de ziraat için ne kadar zararlı oldukları bellidir. Zira tuzlu tarlalarda kültür bitkileri yetişmez, ekinler gelişmez. Ve nitekim Nazilli ovasındaki tarlalardan bir kısmı fazlaca tuzlandıkları için verimsiz bir hale gelmişler ve bu olay buradaki Pamuk İstasyonu Müdürlüğünün devamlı şikayetlerini mucip olmuştur. Bu iki olayın ekonomik bakımdan arz ettikleri önemi belirttikten sonra şimdide bunların ilmî yönden dikkati çeken yanlarına geçelim. Biz burada evvela tuz çökeleklerini ele alacağız.
Öz: Bundan önceki yazımızda Karaman`ın kuzeyindeki aluviyal arazide Planorbis`li Neojen kalkerlerinin volkanik yollarla yükselmiş ve önemli dislokasyonlara uğramış olduklarını belirtmiştik. Bu yazımızda da ayni yollarda oluşan bir dislokasyon`u tanıtmağa çalışacağız.
Öz: Geçen yaz Olimpiyatlardan sonra Londra çok mühim ilmî bir hadiseye sahne olmuştur. 25 Ağustos`tan itibaren dünyanın 67 memleketinden gelmiş 2000 kadar tabiat araştırıcısı South Kensington`da Geological Survey`in geniş salonlarında toplanmışlardır. Bunların arasında Avrupa ve Amerika Jeoloji âlimlerinin en meşhur simaları bulunmakta idi. İlmî toplantılar 25 Ağustos`tan 3 Eylül`e kadar devam etmiş ve bundan sonra jeologlar grup grup İngiltere, İskoçya ve İrlanda`nın muhtelif yerlerinde jeoloji gezintileri yapmıştır.
Öz: Dünya`nın muhtelif yerlerinde, jeolojiyi alâkadar eden ne gibi çalışmalar yapıldığını, bunlardan jeolog ve mühendislerin ne gibi neticeler çıkardıklarını ortaya koymak ve elde edilen neticelerden bütün meslektaşları haberdar kılmak maksadiyle milletlerarası jeoloji kongreleri yapılması fikri ilk defa 1876 yılında Amerika`da doğmuş ve bu işin tahakkuk ettirilmesi için de James Hall`in reisliği altında 9 kişiden ibaret bir kongre tertip komitesi kurulmuştur. Bu komite, Milletlerarası I. Jeoloji Kongresinin 1878 yılında Paris`te toplanmasına karar vermiştir. Bu yazımızda jeoloji kongrelerinin şimdiye kadar nerelerde yapıldığı, iştirâk edenlerin miktarı, Türkiye`nin hangilerine iştirâk ettiği ve dolayısiyle Türkiye`de jeolojiye karşı artan ilgi rakamlarla gösterilecektir.