-
2024
-
2023
-
2022
-
2021
-
2020
-
2019
-
2018
-
2017
-
2016
-
2015
-
2014
-
2013
-
2012
-
2011
-
2010
-
2009
-
2008
-
2007
-
2006
-
2005
-
2004
-
2003
-
2002
-
2001
-
2000
-
1999
-
1998
-
1997
-
1996
-
1995
-
1994
-
1993
-
1992
-
1991
-
1990
-
1989
-
1988
-
1987
-
1986
-
1985
-
1984
-
1983
-
1982
-
1981
-
1980
- 1979
-
1978
-
1977
-
1976
-
1975
-
1974
-
1973
-
1972
-
1971
-
1970
-
1969
-
1968
-
1966
-
1964
-
1963
-
1961
-
1959
-
1958
-
1955
-
1954
-
1953
-
1952
-
1951
-
1950
-
1949
-
1948
-
1947
Öz: İstanbul Boğazı ve çevresinde yaygın olan Arkoz Serisi Ordovisiyen yaşlı kaba klastik tortullardan olugur, bunlar içinde önemli bir fosil zonu bulunamamıştır. Çengelköy`de arkozların üzerindeki lâminalı sevilerle ara tabakalı şamozitlerde Orta Ordevisiyen`e ait bir Conularid Zonu saptanmış (Anç, 1955; Sayar (Arıç), 1970) ve daha yukarıdaki düzeylerde Üst Ordevisiyen`e ait bir Chitinozoa cinsi ConoeMtina sp. tanınmıştır. (Taugaıırdeau-Abdüsselâmoğlu, 1962). Burada lâminalı şeylleri örten grovaklar herhalde Landoveriyen yaşında olmalıdır. Çengelköy`ün yaklaşık olarak 40 km güneydoğusunda Arkoz Serisi ve kuvarsitleri örten grovakların yukarı düzeylerinde Alt Landoveriyen (Ruddaniyen) yaşlı brokiyopod fonası içinden Eoplectodonta duplicata Cryptothrella (Hin.della) Zonu ile Halysites ve bazı mercanlar tanınmıştır. Grovakların aşağı tabakalarında ise Bazı brakiyopodlar (Skenidioides aff. asteroidea) ile Diplograptidae`den Climacograptus aff. normalis beraberce bulunmuştur. İstanbul Alt Faleozoyik Serileri kavkılı fasiyesinde ilk defa rastlanan bu Brakiyopod-Graptolit Zonu fosil topluluğu bakımından Ordovisiyen Sonu-Erken Landoveriyen (Ruddaniyen A%) yasını göstermektedir, çünkü Boğaziçi ve çevresinde tipik asgiliyen fonası henüz bilinmemektedir.
Öz: Bu çalışma Hacılar (K Çubuk-Ankara) bölgesinde ilk olarak saptanan denizel Alt Triyas`in varlığını, foraminifer topluluğunu ve stratigrafisini kapsamaktadır. Hacılar bölgesindeki Alt Triyas; içinde fosil bulamadığımız metadetritik olarak adlandırılan, konglomera, kumtaşı, silttaşı, diyabaz, kristalize kireçtaşı karmaşığından ve bunun arasında yer yer görülebilen ince kireçtaşı bantından ve permiyen yaşlı kireçtaşı bloklarından oluşur. Bu birimin yaşı bantlarında bulunan fosillere göre kesin olarak Alt Triyas "Skitiyen" şeklinde yaşlandırılmıştır.
Öz: Güneybatı Anadolu`da, geniş bir alanı kapsayan ve bir dom yapım gösteren Menderes Masifi; gözlü gnays, granitik gnays ve migmatitik bir çekirdek ile bunun çevresini saran metamorfik şist örtüsünden oluşmuştur. Masifin kuzeyinde, Simav dolayında yaptığımız çalışmalar çekirdeği oluşturan kayaların, Hersiniyen öncesi bir yaşta almandin amfibolit fasiyesinde metamorfizma geçirerek migmatitleşmiş pelitik sedimanlar ve şeyller olduğunu göstermiştir. Çekirdek kayaları üzerine bir diskordansla gelen yeşil şist fasiyesindeki örtü şistleri tabanda dişten, stavrolit ve turmalin kırıntıları ile daha yüksek derecede metamorfizma geçirmiş kaya parçaları içerirler. Paleozoyik yaşındaki örtü şiştiler! ile yakın ilişkili bazik ve ultramafik kayalar, onlarla eş metamorfizma ve birlikte kıvrımlanma gösterirler. Yeşilşist fasiyesindeki metamorfizmanın yaşı Hersiniyendir. Şist çakılları bulunduran Alt Mesozoyik detritikleri örtü şistlerini açısal bir uyumsuzlukla üstler.
Öz: Uşak yöresinde geniş alanlarda yüzlekler veren ve Orta Miyosende başlayıp Üst Pliyosene değin etkinliğini sürdüren kalkalkaJen nitelikteki volkanitlerin petrolojik inceleme sonuçları verilerek, Ege bölgesindeki diğer volkanitlerlekarşılaştırılmaları yapılmış ve plaka tektoniği açısından kökensel yorumlarına gidilmiştir. Volkanik ürünleri ilk kezOrta Miyosende, riyolitik ve riyodasitik lav ve tüflerle birikmeye başlamış, daha sonra Üst Miyosende riyodasitik,trakiandezitik ve andezitik lav, tüf ve agromeralarla belirginleşmiştir. Alt-Orta Pliyosende andezitik lav, tüf ve aglomeralar gelişmiş ve son evrede, Üst Pliyosen yaşlı bazaltik-andezlit türde lavlar yer almıştır. Saptanan 4 evreninaralarında durgunluk dönemleri vardır. Kalkalkalen nitelikteki Uşak volkanitleri olasılıkla Alt Eosende Afrika plakasının Ege plakası ile karşılaşması sonucu oluşan bir paleo-yitim zonundan türemişlerdir. Bu paleo-yitim zonunun daha iyi betimlenebilmesi için Ege denizinde, Girit adası güneyinden geçen ve olasılıkla Orta Miyosende oluşmaya başlayarak ilk kalkalkalen volkanizma ürünlerini yaklaşık, 2,7 milyon yıl önce verdiği ve volkanik etkinliğinin zamanımıza değin süregeldiği araştırmacılar tarafından savlanan bugünkü yitim zonu ile ilgili veriler sunulmuştur. Ayrıca Uşak volkanitlerinin diğer volkanitlerle karşılaştırılmalarım yapabilmek ereğiyle tüm Batı Anadolu ve Ege denizivolkanitlerine kısaca değinilmiştir,
Öz: Kalsiyum silikat mineralleri (spurrit, tilleyit), genellikle yüksek sıcaklık ve alçak basınç koşulları altında, bazik bileşimdeki plütonik kütlelere bağlı olarak oluşurlar. Bu çalışma, spurrit-mervinit fasiyesinin (izlenen bu mineral topluluklarının) "hornblend hornfels" fasiyesi veya "piroksen hornfels" fasiyesinin başlangıcındaki sıcaklık ve basınç koşulları altında oluşabileceğini göstermektedir. Bu kalsiyum silikatların, granit intrüzyonu dokanağında, yaklaşık 600°-700° C sıcaklıkta oluşabileceği düşünülmektedir.
Öz: Karamağara kuyusu (Keskin Ankara) kurşun-çinko zuhuru, yörede bulunan granitik magma ürünü kayaçların kontağında, kireçtaşı ve spilit içinde bulunmaktadır. Cevherleşmeyi oluşturan cevherli sıcak sular granitik magmaya bağlıdır. Zuhurdan alman örneklerin maden mikroskopuyla incelenmesi sonucu iki tür galenit, sfalerit, hematit, kalkosin, bir Cu-Bi sülfotuzu olan "vitişenit", pirit, kalkopirit, bornit ve kovellin izlenmiştir. Bu mineraller arasındaki ilginç büyüme ve dokular, zuhurun yüksek sıcaklıklarda oluştuğuna işaret etmektedirler.
Öz: Gediz ve dolayları karmaşık blok faylanmasından etkilenmiştir. Batı Anadolu`nun genel tektoniğini belirleyen D-B yönlüfayların yanısıra BKB-DGD ve KD-GB doğrultulu faylar da gelişmiştir. Bölgede belirgin bir deprem kuşağının varlığı belirlenmiş ve BKB-DGD doğrultulu Gediz ve Simav fayları ile D-B doğrultulu Emet fayının bölge sismisitesine önemli katkıları bulunduğu anlaşılmıştır.
Öz: Bu çalışmanın amacı 28 Mart 1970 günü yerel saatle 23,02`de yıkıcı bir deprem deneyi geçirmiş olan Gediz kentinin yeniden yerleşebilirliği olasılıklarını araştırmaktadır. Litolojik farklılık gösteren bölgeleri belirlemek amacı ile 1: 2000 e 1 ölçekli Mühendislik Jeolojisi haritası hazırlanmıştır. Jeolojik araştırmaların yanı sıra, sondaj ve jeofizik çalışmaları da yürütülmüştür. Toplam altı değişik zon belirlenmiştir. Molozları içeren sahalar aynı zamanda yer kaymalarına uygun nitelikte görülmüş ve bu gibi sahalardan kaçınılması önerilmiştir. İleride oluşabilecek depremler sırasında, kentin diğer kısımlarında yangın olasılıklarına karşı gerekli önlemlerin alınması gereklidir.
Öz: Türkiye`nin en önemli alüminyum yatakları olan Akseki-Seydişehir boksitleri 1-40 metre boyutlu eski dolinleri ve morfotektonik küvetleri doldurur ve az kalın mercekler oluşturur. Boksit çökelmesinden önceki kastlaşma çok düzensiz olarak gelişmiştir ve boksitlerin bulunmadığı kesimlerde karasal ayrışmayı belirten hiçbir iz yoktur. Boksitlerde saptanan ana ve iz element içeriklerinin taban kireçtaşlarinda çok küçük miktarlar göstermesi ve bu iki oluşuğun mineralojik bileşimlerinin farklı olması cevherin tabandaki kireçtaşlarının erimesi ile oluşmuş olamayacağını ortaya koyar. Bu, boksitlerin taban kireçtaşlarına göre yabancı (allokton) kökenli olduğunu gösterir. Boksit yataklarında küçük Gastropod fosillerinin bulunması ve sedimanter yapıların varlığı cevherin sulu bir ortamda kırıntılı olarak çökeldiğini kanıtlar. Boksitlerin kireçtaşları üzerine taşınmış killerin yerinde (insitu) ayrışması ile oluştuğunu gösteren veriler yoktur. Buna karşılık, çeşitli gözlemler boksitlerin sedimanter kayaçların özelliklerini taşıdığını ve daha önce oluşmuş "lateritik boksit" lerin taşınıp karstik yörelerde depolanmasıyla oluştuklarını kanıtlar. Akseki-Seydişehir boksitlerinin yer kimyası açısından nicelenmesi bunların ültrabazik ve asit kayaçlardan türemiş olamayacağını ortaya koyar.;Örta-Batı Toroslardaki çeşitli oluşuklarla boksitlerin, mineralojik ve jeokimyasal yönden karşılaştırılması, Torosların bu kesimindeki tektonik ve paeocoğrafik özelliklerin irdelenmesi, incelenen boksitler ve Seydişehir şistleri arasında kökensel bir ilişki kurulabileceği sonucunu ortaya koyar.
Öz: Karaisalı Kireçtaşı sarımsı gri (10 YR 8/2), sert ve genellikle kötü boylanmak biyoklastik kireçtaşlarından oluşmuştur. Büyük bir kısmının masif nitelikte olmasına karşın, yer yer masif kesimle girift ve oldukça iyi tabakalaşma gösteren düzeylere de rastlanmaktadır. Karaisalı Kireçtaşını altı alt fasiyese ayırmak olasıdır: 1) Mercanlı-algli istif taşı ve bağlamtaşı:; 2) Küçük bentonik foraminiferli-algli istif taşı; 3) Mercanlı-algli vaketası ve istif taşı; 4) Büyük bentonik foraminiferli algli istif taşı; 5) Globijerinli-algli istif taşı ve 6) Globijerinli killi vaketaşı. Birbiriyle karmaşık bir şekilde giriftolan bu alt fasiyesler genellikle kırmızı alg, mercan, foraminifer, ekinoderm, mollüsk, Halimeda, bryozoa, annelid tüpleri, matriks ve kalsit çimentosunun değişik oran ve miktarlarda bir araya gelmeleri sonucu oluşmuşlardır. Bunlar Miyosen öncesi bölge topoğrafyasının yükseltileri ve yakın çevrelerinde benk ve iilişkin sedimentler halinde çökelmişlerdir.
Öz: Uludağ şelit yatağında skarn oluşumları içindeki boşluklarda kuvars ve pirit kristalleri ile birlikte kosalit minerali bulunmuştur. Kosalit, birbirine paralel, iğnemsi, prizmatik kristal toplulukları halindedir. İncelenen mineralin birim hücre boyutları, uzay grubu, x-ışınları kırınım çizgileri ve kimyasal bileşimi saptanmıştır. Kristaller içinde nabit gümüş varlığı cevher mikroskobunda gözlenmiş ve mikroprob analizleri ile de kanıtlanmıştır.